Afganistan tarihi üzerine okumak şüphesiz bir ulusal tarih okuması yapmaktan çok daha geniş bir çerçeve üzerine düşünmeyi gerektirir. Evet, bu Orta Asya’yı Hindistan’a bağlayan Afganistan coğrafyasının tarihi, küresel tarihin önemli bir parçasıdır. Geçen yazıda belirttiğim üzere, erken modern (15 ve 18’inci yüzyıllar arası) Afganistan coğrafyasındaki gelişmeler, İran (Safevî), Özbek (Şeybanî ve Buhara Hanlığı), Hint (Baburî) imparatorluklarının dinamikleri ile iç içe geçmiştir. Bu üç imparatorluk Afganistan’ın siyasî ve dinî aktörleri ile kâh ittifaklar kurarak kâh onlarla hâmilik ilişkileri oluşturarak, bu zor coğrafya üzerinde hakimiyet iddiaları geliştirmişlerdir. Örneğin bazen Safevîler bazen ise Baburîler tarafından Afgan oymaklarının yöneticisi sıfatıyla atanan ve Kandahar’da oturan Mir-i Afganî unvanlı kişiler Afgan aşiretlerinin âmiri olduğu kadar, İsfahan ya da Delhi’nin de vekilleri kabul edilirdi. Diğer yandan Afgan siyasî coğrafyasını asıl şekillendiren yapının başta Paştu ve onlarla beraber Özbek ve Tacik oymakları arasındaki karmaşık siyasi ilişkilerin ve jirga adlı aşiret kurultayları gibi siyasal kurumların olduğunu vurgulamak gerekir. Aynı zamanda aşiret elitleri, tüccarlar ve ulemanın etkili olduğu şehirlerin Afganistan coğrafyasının siyasî ve ekonomik tarihinin merkezlerini şekillendirdiklerini, aslında Afganistan’ın aşiretler ve oymaklar ülkesi olduğu kadar, kadim bir ticaret ve şehirler ülkesi olduğunu da vurgulayalım.
03.09.2021 04:30