16 Nisan 2024, Salı
03.09.2021 04:30

Sürdürülebilir yıkım

Kurumsal olduğu varsayılan çok katmanlı, çok kurallı, yayvan piramit hiyerarşili, her departmanın kendi küçük derebeyliğini yarattığı, plazada yerleşik, toplantı yoğunluğu iş yoğunluğunu kat kat aşan, ne yaparsa yapsın, araştırmalar ne derse desin, eldeki değerlendirmesine, anlamlandırılmasına gerek görülmeden silolar yaratılmış verilerden bağımsız, son ve ilk kararı ve tartışılmaz uygularını tanımlayacak “global” güdümlü yapıların neden dört elle sarıldığı pek de anlaşılmayan bir kavramı var. Kırılma, kopma, kırma bozma sözlük anlamlı. Anlamlar hafif sakat olduğu için “disruptive” diye İngilizce söyleniveriyor.  Aslında her üç-beş yılda bir tedavüle çıkan, kullananların pek çoğunun, merak mıncıklamalarına gerek görmeden moda olduğu için de alıp kullandığı bir kavram. Ama sonuç itibarıyla kopmak, kırmak, yıkmak... yoluyla rekabetten, benzerlerden, var olan durum ve şartlardan hızla ayrılıp yeni, yepyeni bir iş modeli yaratmaktır amaç. Birlikten değil, kopmaktan, yıkmaktan, kırmaktan kuvvet doğar deniyor yani. Bu aslında gerek insanlarda, gerek toplumlarda gerek şirket ve kurumlarda tek tipleşmenin tescili. Yani ancak bu tektipleşme, metalaşma, herhangileşme kırılırsa yeni ve ileri bir şey ortaya konabilir inancı. Var olanı, alışılmışı, süregeleni yıkmak hedeflenir. Aslında içi itinayla özellikle de kendini öyle tanımlayan sektör ve mensuplarıyla boşaltılıp harap edilen kavram “yaratıcılık” da bunu emreder. Yaratıcı olmak yepyeni, görülmemiş, daha önce hiç yapılmamış, yaşanmamış olmayı gerektirir. Yani “nasıl” yapıldığının, söylendiğinin değil “ne” yapıldığının, söylendiğinin, hayal edildiğinin yaratıcı olması gerekir. Yani olandan vazgeçip hiç olmamış ancak farkı, yeniyi getirir. Yıkıcı ve yaratıcı yan yana geldiğinde etki üssel olarak artacaktır. Demek ki yenilikteki başarı yıkmaktan geçiyor. Ama yerine gelecek şeyi yaratmadan yıktığınızda elde eski, köhne olan bile kalmıyor.  Zurna tam da burada zırt deyiveriyor. İçi mahirce ya da sarsakça boşaltılan son dönemin en aşındırılan kavramı ise “sürdürülebilirlik”. Aslında sadece kaybedildiğinde yerine konulamaz, geri gelmez su, hava, toprak... gibi hayati konularda anılması gerekirken, “bol bulunmuş yağ gibi her tarafa ve yere” bulandırılan bu kavramın da aynı kurum ve onların toplantılarında benzer göz kamaştırıcılıkla yer alıyor olmasına ne demeli? Sürdürülebilir kar, pazar payı, müşteri sadakati, aşk, notlar... Yani konfor alanına girip de kayboluvermesinden korkulan her şeyin korunarak sürdürülebilir hale getirilme arzusu. Devam ettirme diyemeyip sürdürülebilir lafına bulaşma da cabası. Modadan, hızlı gıdaya kadar sürdürülebilir olması istenmeyen beklenmeyen şey kalmadı. Malum haplar bile “sürdürülebilir başarı ve mutluluk” için diye satılacak, plastik cerrahi yer çekimine karşı sürdürülebilirlik operasyonları önerecek neredeyse. Zurnanın zırtına gelince... Yeni, farklı, görülmemiş olmak için yıkmak, kırmak, kopmak, kopartmak, bozmak gerekirken, var olanı korumak, kaybetmemek, devam ettirmek için sürdürülebilir olmak gerekiyor.  Bir buçuk iskenderi, üzerine cozurdayan tereyağını bol bol döktürerek yerken yanında diyet içecek içmek gibi. Gaza basarken aynı anda frene de basmak gibi. Bu karşıtlık iki ayrı görüş, taraf, rakip arasında olsa doğal karşılanabilir. Ama aynı kurumların aynı masalarda, farklı toplantılarda ve saatlerde hem sürdürmekten hem yıkıp kırıp bozmaktan bahsetmesinin akıl sınırlarını zorlaması gerekir. Ama zorlamaz. Klişe korelasyonu globalden gelmeyince yok sayılmak zorundadır. Böylece kavramlar sulandırıldıkça sulandırılır, anlamları boşalır, dostlar alışverişte görür, ‘maksatlar hasıl’ olur, görevler de yerine getirilir.   Yeni klişe sürümleri çıkana kadar. Konferanslar, zoomlar, sempozyumlar düzenlenir hem sürdürülebilirlik hem yıkıcı yaratıcılıklar için. Her ikisine de benzer kurumlarda benzer kişiler katılır. Aynı heyecanla. Tezat durumu genelde fark etmeden, nadiren umursamayarak. Cari konuşma akçesi borsasının dışında kalan çarpılıverir o mahallede. Doğa aynı fikirde mi? Sürdürülebilir olma gerekliliği tartışılmaz temiz hava, su, toprak... “Yeşil yıkama” ile perdelenip sulandırıldıkça, doğa yıkımını, kırımını kendi yapıveriyor. Isınıyor, buzul eritiyor, su yükseltiyor, esiyor, gürlüyor. Var olanı, eskiyeni, bozulanı, uymayanı, hantallaşanı, umursamayanı bozuveriyor. Pandemi iş alışkanlıklarını, çalışma üretme şekillerini, eğlenceden alışverişe tüm insan alışkanlıklarını, ilişki biçimlerini bir anda kopartıp bozuveriyor. Sürdürülebilirlik ile yıkıcı, kopucu stratejilerin aynı anda var olamayacağını bir türlü anlatmaya gayret ediyor. Kazananı baştan belli bu oyunda, klişelerin dayanılmaz şehveti yıllık planlarda, stratejilerde bir emoji gibi sırıtmayı sürdürürken... Neyi yıkıp koparırsanız yeni başarılara koşarsınız? Siz ne kadar sürdürülebilirsiniz? Yıkım sürdürülebilir olabilir mi?