Balık ekmek dendi mi akla ilk gelen yer Eminönü olur. Eskiden bir de karşı tarafta Kadıköy’de balık ekmekçiler vardı. Yok olup gittiler. Çocukluğumda büyükbabamla giderdik Eminönü’ne. O kalabalığın içinde, yürüyenler, bağrışan seyyar satıcılar, sırtında mal taşıyan hamallar dışında bir de ellerindeki bir gazete kâğıdının içinden afiyetle bir şeyler yiyerek denizi seyreden insanları izlerdim. Ne yediklerini ancak rıhtımın dibinde sallanan sandallardan gelen kokuyu alıp dumanı gördüğümde çözmüştüm.
Ufacık bir sandalda sallana sallana biri tavada balık pişirir, diğeri de üst üste yığılmış balıkları ekmek arasına marul ve soğanla koyar, gazete kağıdına sarıp sarmalayıp rıhtımdaki müşteriye uzatırdı. Ortalıkta bir de turşu satanlar olurdu. Balık ekmekle beraber turşu yenir, suyu da içilirdi. Bu adamlar nasıl dengede duruyor diye hayretlerle sandalları seyrettiğimi, kokunun havada bir yağlılık yarattığını, başta itici gelse de kavruk bir deniz kokusu yaydığını hayal meyal hatırlıyorum. Denizin ritmi ile yaşayan bu balık pişiricilerden birinin denize düştüğünü, rıhtımdakilerin de kahkahayla rıhtıma üşüşüp seyrettiğini de hatırlıyorum.
03.03.2023 04:30
Balık ekmekten fish&chips’e
Talaş böreğini unutmayalım
20 Aralık 2024
Yılbaşı sofrası kurdeleli paket gibidir
06 Aralık 2024
Maç öncesi tükürük köftesi
29 Kasım 2024
Kaburgayı da doldurduk
22 Kasım 2024
Gavurdağı salsayı yener
Tüm Yazıları
15 Kasım 2024