Bu soruya defalarca ‘hasta yakın’ı cevabını verebilirim. Hem doktor, hem hasta hem de hasta yakını oldum ben.Yani masanın her tarafında bulundum. Kendi hastalığımda da Sıla ve Cüneyt’e (ablam ve eşim) üzülürdüm, kimbilir ne kadar acı çekiyorlar diye. Çünkü hasta hastalığıyla mücadele ediyor. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak. Sürekli bir devinim halinde, iyileşmeye çalışıyor. Hasta yakını ise bir yandan hastasının ihtiyaçlarını karşılarken bir yandan canına can katmak istiyor. Ben Sıla ve Cüneyt’i çok iyi anladığımı düşünürken, Cüneyt hastalandıktan sonra sandığım kadar anlamadığımı gördüm. Cüneyt’te çok küçük değişiklikler başladığında fark ettim. Ama kimseyi ikna edemedim, doktorları dahil. Durgunlaşmıştı, kendi de bunun farkındaydı ama zekasıyla bu durumun üstesinden gelmeye çalışıyordu. Doktorların ‘Evet, burada bir problem var’ demesi 1 seneyi buldu. O bir sene yaşadıklarımı size anlatamam. Her şey normalmiş gibi yaşamaya devam ediyoruz ama sevgilim ellerimden kayıp gidiyor. Yavaş yavaş konuşması ve yürümesi bozulmaya başladı. Kendisi çok dirayetliydi ve her şeyin düzeleceğine inancı büyüktü. Benim de ona inancım büyüktü. Ne kadar güçlü olduğunu biliyordum ama bu hastalık güç-kuvvet dinlemedi. Bir gün doktorun karşısına oturduk ve doktor ‘Bunun iyileşmesi imkansız bir hastalık olduğunu, gittikçe daha kötüye gideceğini ve 5-6 sene içinde tamamen yatağa bağımlı hale geleceğini’ anlattı. Hiç tepki vermedi Cüneyt, hiç soru sormadı. Öylece dinledi ve kabul etti hastalığı. Otele geldiğimizde biraz uzanacağını söyledi. Ben bir bahaneyle yanından ayrılıp Sıla’yı aradım. Ağlaya ağlaya durumu anlattım. Tabii beni avutacak hiçbir söz yoktu. Sonra odaya geldiğimde Cüneyt halimi anladı. ‘Gel’ dedi bana. ‘Şu anda iyiyim, olabildiğim kadar iyi olacağım. Bugünlerimizin kıymetini bilelim. Ama elimizden geldiği kadar savaşalım. Gelişmeleri takip edelim. Belki ileride bir çaresi bulunur’. Beni kendime getirdi. Ona bir kez daha hayran ve aşık oldum. Sonra zaman ilerlemeye başladı. Önce yavaş yavaş, sonra oldukça hızlı. Ama biz hep normal yaşamaya çalıştık. Cüneyt işine hep gitti. Bir zaman sonra tekerli iskemleyle ama hiç bırakmadı. Seyahatlere gittik. Sevdiği arkadaşlarıyla hep görüştü. Konuşmakta zorlansa bile sohbet etmeye çalıştı. Ben hep yanındaydım. 3 sene hiç çalışmadım. Her şeyi beraber yaptık. Sonra Cüneyt’in ve Sıla’nın ısrarıyla işe başladım. Onun işte olduğu saatler ben de işteydim. Fakat hastalık durmadı. Bir gün ilaçlarını içerken tıkandı. Solunumu ve kalbi durdu. Hemen suni teneffüs ve kalp masajına başladım. Geri geldi. O sırada ambulanslar yetişmiş, ev yangın yeri gibiydi. Doğruca hastaneye gittik. Durumu çok ağırdı ve doktorlar beni her şeye hazırlamaya çalışıyorlardı. Bir tek nefesi olsun razıyım dedim. Yaşayacağım her şeyi biliyorum ve razıyım. Yeter ki hayatta tutun onu. Çünkü biz birbirimize bir söz verdik. Koşullar ne olursa olsun ellerimizi hiç bırakmayacağız diye. Ben o eli bırakmaya hiç hazır değildim. Bugün 10 sene geçti, hala hazır değilim. Hasta yakını olmak inanılmaz bir psikoloji. Ne yaparsanız yapın hep bir yetersizlik hissi var, daha iyi bakabilir miydim, daha iyisini yapabilir miydim diye. Daha önce de söylediğim gibi canına can katmak istiyorsunuz. Cüneyt inanılmaz bir hastaydı. Hastalığının acısı ve talihsizliğini kimseye yüklemedi. Müthiş sabırlı ve hep olumluydu. Bu içimi daha çok sızlattı. Bazen düşünüyorum da agresif ve sinirli olsaydı işim daha mı kolay olurdu diye. Cüneyt’e ait hiçbir şey bana zor gelmedi. Hayatımdaki en büyük güzellik hala nefesinin olması. Fakat desteğe çok ihtiyacım oldu. O zamanda da her zamanki gibi Sıla imdadıma yetişti. Günlerce, gecelerce gözyaşımı sildi. Cüneyt’i nasıl mutlu ettiğimi anlattı ve bu bana çok iyi geldi. Hala anılarımıza tutunup yaşıyorum hayatı çünkü o da beni çok mutlu etti, hala ediyor. Durumumuzun farkındayım ama ümidimi de hiç yitirmiyorum. Size bazı tavsiyelerim olacak. Bir hasta yakını olarak, sevdiklerinize o kadar odaklanmış olabilirsiniz ki, kendi sağlığınızın ve iyiliğinizin tehlikeye girdiğini fark etmezsiniz. Şu belirtilere lütfen dikkat edin:
- Bunalmış ve sürekli endişeli hissetmek
- Sık sık yorgun hissetmek
- Çok fazla uyumak yada yeterince uyuyamamak
- Kilo almak yada kaybetmek
- Kolayca sinirlenmek
- Eskiden zevk aldığınız aktivitelere ilginizi kaybetmek
- Üzgün hissetmek
- Sık sık baş ağrısı çekmek, ağrı ya da diğer bedensel sorunlarınızın olması.
- Özellikle uzun süre stres sağlığınıza zarar verebilir. Bir hasta yakını olarak depresyon ve kaygı bozukluğu yaşama ihtimaliniz daha yüksektir. Buna ek olarak fiziksel aktivite azlığı ve iyi beslenememe gibi sorunlarınız olabilir. Bu da kalp hastalığı ya da diabet gibi tıbbi problemlere yol açar.