Geçen salı günü saat 21.56’da elektronik posta adresime Birleşik Krallık’ın Ankara Büyükelçiliği’nden gönderilen mesajın konu kısmında “İvedi-Davet-Ulusal Güvenlik Üzerine Bir Konuşma” duyurusu dikkat çekiyordu.
Biraz esrarengiz bir havası vardı mesajın. Davet Cuma sabahı İstanbul’daki Başkonsolosluk’ta düzenleniyordu. Ancak kürsüyü alacak konuşmacının kimliği saklı tutuluyordu mesajda. Yalnızca “Birleşik Krallık Ulusal Güvenlik Camiasının Üst Düzey Bir Mensubu” bilgilendirmesi yapılmıştı. Altta “Hafif ikram yapılacaktır” notu da düşülmüştü mesajda.
Kim olabilirdi Britanya’nın ulusal güvenlik camiasından gelen ve kendisine medyaya konuşması için Başkonsolosluk’ta özel davet organize edilen bu önemli konuk?
Yaptığım araştırma, konuşmacının kimliği olarak geçen beş yıl boyunca Britanya’nın kısaca “MI6” diye adlandırılan “Gizli İstihbarat Servisi”nin (Secret Intelligence Service) başında bulunan Richard Moore’a işaret ediyordu.
Dış istihbarattan sorumlu olan MI6’nın Başkanı Richard Moore, 1 Ekim tarihi itibarıyla görevi, örgütün teknoloji ve inovasyondan sorumlu direktörü olan Blaise Metrewele’ye devretmeye hazırlanıyor.
Her ne kadar James Bond filmlerinde gizli servisin usta ajanı “007”, uzun yıllar Judi Dench’in oynadığı kadın bir MI6 Başkanı ile muhatap olsa da, gerçek hayatta örgüt tarihindeki ilk kadın “Başkan” 1 Ekim tarihi itibarıyla koltuğa oturacak.
MI6’nın kurumsal kültüründe Başkan’dan “C” (Chief) olarak söz ediliyor. Teknoloji konularından sorumlu olan üst yönetici ise (Q)…
(Q), 1 Ekim’de MI6’da (C)’nin koltuğuna oturacak.
Ankara Büyükelçiliği’nde yüksek profil ve 15 Temmuz’daki tutumu
Tabii, Richard Moore denince Türk kamuoyunun pek de yabancısı olmadığı bir isim karşımıza çıkıyor. Moore, bundan önce 2014 yılı ocak ayından 2017 yılı sonuna kadar tam dört yıl süreyle Birleşik Krallık’ın Ankara Büyükelçisi olarak görev yapmış ve görünürlüğü olan, geniş çevreye sahip bir büyükelçi profili çizmişti.
Beşiktaş taraftarı olması, Beşiktaş formasıyla kollarını kartal gibi açarak fotoğraf çektirmesi, ayrıca Twitter hesabı üzerinden yaptığı paylaşımlar, bu mecrada kendisine dönük eleştirilere verdiği esprili, dokundurmalı yanıtlarla birçok çevrede yakından izlenen popüler bir figür olmuştu kısa zamanda.
Büyükelçiliği döneminde en çok hatırlanan adımlarından biri, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra yaptığı bir açıklamayla kalkışmanın Fethullahçı örgüt tarafından gerçekleştirildiği konusunda açık net bir tutum alan ilk Batılı diplomat olmasıdır.
Moore, 29 Temmuz 2016’da Hürriyet Daily News’un Ankara Temsilcisi Serkan Demirtaş’a verdiği bu mülakatta, o dönemde çok tartışılan bu konuda, darbede Gülencilerin sorumluluğuyla ilgili görüşlerin “inandırıcı” olduğunu belirterek, adres olarak Fethullah Gülen’e işaret etmişti.
Ayrıca, Birleşik Krallık’ın Avrupa İşleri Bakanı Alan Duncan’ın darbe girişiminden hemen sonra 20-21 Temmuz’da Ankara’ya gelerek kalkışmayı kınaması ve 15 Temmuz gecesi bombalanan TBMM’yi ziyaret ederek Türk demokrasisi ile dayanışma göstermesi de o dönemde yine iz bırakan bir hareket olmuştu.
Londra’nın o dönemde Batı dünyasında darbe girişimi karşısında en hızlı ve en net pozisyon alan merkez olmasında, büyükelçi olarak Moore’un da Ankara’dan etkin bir rol oynadığı tahmin edilebilir.
Moore, 2017 sonunda Londra’ya döndüğünde Dışişleri Bakanlığı’nda Siyasi Direktörlük gibi üst düzey bir göreve getirildi. Derken, 2020 yılında MI6’ın başına getirildiğinin açıklanması, Moore’un gerçek kurumsal aidiyetinin MI6 olduğunu ortaya koydu. İngiliz sistemi, Dışişleri ile istihbarat örgütü arasında bu tür geçişkenlikleri mümkün kılan bir esneklik taşıyor.
Kariyerinde İstanbul’un özel yeri var
Türkiye’nin Richard Moore’un yaşamında ve kariyerinde özel bir yeri var. Oxford’u bitiren, daha sonra Harvard Üniversitesi’nde okuyan Moore’un 1987 yılında MI6’ya girdikten sonra ilk yurtdışı görev yerlerinden biri, 1989’da ayak bastığı İstanbul’du. Kendisinin Türkiye’de 1980’lerin sonu ve 1990’lı yılların başlarında İstanbul ve Ankara’da geçen toplam dört yıllık bir görev dönemi var. İki çocuğundan ilki Türkiye’de dünyaya gelmiş.
Sonuçta MI6’da –bir dönemi Dışişleri’nde geçmek üzere- 40 yıla yaklaşan kariyerinde ayak bastığı son dış merkezlerden birinin yine İstanbul olması, “Başkan” olarak “son konuşması”nı burada yapması bu çizgiyi tamamlıyor.
Tecrübesiz genç bir istihbaratçı olarak geldiği İstanbul, kariyerinde gizli servisin “Başkan”ı olarak veda konuşmasını da yaptığı yer olmuştur.
Toplantıyı izleyen Türk gazeteciler
Cuma sabahı Birleşik Krallık’ın İstanbul’daki Başkonsolosluğu’nda verdiği konferans kendisi açısından oldukça tanıdık bir çevre içinde geçti. Örneğin, davetli gazetecilerin bir kısmı büyükelçilik döneminden şahsen tanıdığı aralarında benim de bulunduğum isimlerdi. Konferanstan önce bir süre gazetecilerle sohbet etti, onlarla birlikte fotoğraf çektirdi. İki yaşındaki torunu da sohbetlerde gündeme gelirken, kendisinden Türkçe “Artık ben dede Richard’ım…” diye söz etti.
Davetli gazeteciler arasında Türk basınından NTV, Habertürk, CNN Türk, AA, Hürriyet Daily News, Daily Sabah, Akşam, Posta, T24 ve Medyascope'tan temsilciler de vardı. Ayrıca, İstanbul’daki yabancı basın temsilcileri de bu tabloyu tamamlıyordu.
İstanbul’a halefi 47 yaşındaki Blaise Metreweli ile birlikte gelmişti 62 yaşındaki Richard Moore. Belli ki İstanbul’da “üst düzey” Türk muhataplarıyla yapacağı görüşmelerde halefini de onlarla tanıştıracaktı. Bu tablo da MI6 adına kurumsal sürekliliği gösteriyordu.
"Türkiye ikinci vatanım" ve BJK’ya gönül vermek
Ve konuşmadan önceki çay- kahve faslından sonra Başkonsolosluk binasının girişindeki büyük salonda hazırlanan kürsünün başına geçti Richard Moore.
Konuşmasının giriş bölümünü doğrudan Türkçe okudu. “Günaydın saygıdeğer hanımefendiler ve beyefendiler…” diye başladı. Türkiye’den “İkinci vatanım” diye söz etti. “Eşim ile bu ülkede sekiz yıl yaşama ayrıcalığını tattık” dedi.
Moore, daha sonra 1989 yılında İstanbul’a önce dil öğrenmeye gelip birkaç hafta bir Türk ailesinin yanında kaldığını belirterek, “Türkiye ile bağımız kızımın burada İstanbul’da dünyaya gelmesiyle pekişti. O gerçek bir İstanbullu” diye konuştu.
İlk İstanbul günlerinden söz ederken “Ve Beşiktaş futbol kulübüne de gönül verdim…” diyerek Beşiktaş camiasına selam göndermeyi de ihmal etmedi.
“Hakan Fidan ve İbrahim Kalın, örnek ve samimi dostlarım…”
Peki örgütün başındaki konuşmasını yapmak için neden İstanbul’u seçmişti?
Moore, kendi açıklamasında bu sorunun yanıtını Türkiye’nin jeopolitik önemi çerçevesinde izah etti.
Daha önce Paris ve Prag’da da kamuya açık konuşmalar yapmıştı. Bu konuya hitabının Türkçe bölümünde girdi. “Bu sadece duygusal sebeplerle sınırlı değil…” dedi. Ardından “Türkiye’nin uluslararası sistem açısından kritik öneme sahip olmasına” dikkat çekti.
“MI6 Başkanı olarak uğraştığım her konuda Türkiye de kilit bir oyuncuydu” diye konuştu. Ukrayna’daki savaş, Kafkasya’da istikrar, Orta Asya, DEAŞ ile mücadele, Esad sonrası Suriye’nin istikrar kazanması gibi başlıkları sıraladı. Ardından Gazze’de yaşanan “korkunç acı”ya atıf yaparak “iki devletli çözüm gereği”ni vurguladı.
Sıraladığı bu gündemin ardından “Bütün bu çabalarda profesyonellikleriyle örnek ve samimi dostlarım olan MİT’ten meslektaşlarım, önce Hakan Fidan, şimdi de İbrahim Kalın ile yakın bir işbirliği içinde çalıştım” diye konuştu.
“Biz de sosyal medyaya açıldık”
Neden İstanbul’u seçtiği sorusunun tartışmasına daha sonra döneceğiz ama önce Moore’un konuşmasıyla ilgili bazı gözlemlerimi aktarmak istiyorum.
Birincisi, İstanbul konuşması öncelikle Moore’un MI6’daki beş yıllık başkanlık görevinin genel bir muhasebesi şeklinde geçti. Bu muhasebeyi Londra’da değil, İstanbul’da yapmış oldu.
Önce, örgütün geçen beş yıl içinde geçirdiği değişimle başladı. “Açıklık”, değişim alanlarından biriydi. Bu göreve geldikten sonra “Gizli kalmak için daha açık olmalıyız” şeklinde, içinde paradoks barındıran bir söylemi, bakışı yerleştirmeye çalıştığını anlattı Moore.

Bu çerçevede toplumla daha yakın ilişki kurmak istediklerini, örneğin sosyal medyaya açıldıklarını, geçen hafta ilk kez Instagram hesabı açtıklarını anlattı. “Ya da bu gibi konuşmalar yaparak…” diye ekledi.
Keza, istihbarat amacıyla teknolojideki yeniliklerden yararlanılması da geniş bir yer tuttu konuşmada. Özel sektörle yakın çalışmaya önem verdiklerini ve özel şirketlerle tesis edilecek ortaklıkları teşvik ettiklerini, her iki kesimin de bu işbirliklerinden fayda sağladıklarını anlattı.
Kadın ajanlar operasyonlarda liderlik üstleniyor
Geçen beş yıl içinde yaşanan kurumsal değişimi anlatırken “ölçülebilir ilerleme” kaydettikleri en önemli alanlardan biri olarak “çeşitlilik” (diversity) konusu açtı.
Örgütte çalışanların yüzde 40’ını oluşturan kadınların, serviste yurt içi ve yurt dışındaki istihbarat operasyonlarında ve teknoloji ekiplerinde artan ölçüde “liderlik rolleri” üstlendiklerini anlattı. Etnik azınlıklardan gelen meslektaşlarının da örgütte üst düzey yönetici konumlara geldiklerini belirtti.
İftihar ettiği başarısı, LGBT camiasına kurum adına özür yayınlaması
Ardından, görev yaptığı dönem içinde kendisi açısından “en dokunaklı anlardan biri” diye nitelediği olayı anlattı. “Bu, LGBT+ camiasına hitaben MI6’da maruz kaldıkları adaletsizlikler, özellikle de 1991 yılına kadar örgütte görev yapmalarının engellenmesi nedeniyle bir özür yayınlamamdı. Bu bir gurur anıydı…” diye konuştu.
Moore, 2021 yılında bir video yayınlayarak yaptığı bir konuşmayla kurum adına geçmişte LGBT+ vatandaşlara uygulanan yasak nedeniyle özür dilemişti.
Ayrıca, ikinci bir adım daha atarak Birleşik Krallık’ta LGBT haklarının en eski ve önde gelen savunucularından olan, bu ülkenin en önemli aktörlerinden Sir Ian McKennen ile zoom üzerinden bir sohbet yaparak sözü ona bırakmış, ardından bu videoyu iki bölüm halinde twitter hesabından paylaşmıştı.
Tam bu noktada bugün ABD’deki Donald Trump yönetiminin “çeşitlilik” alanında LGBT+ bireylerin kazanımlarını ortadan kaldırmak üzere izlediği politikalar, örneğin birçok alanda getirilmeye başlanan muhtelif yasaklamalar gibi adımları hatırlayalım. Moore’un bu sözlerinin Trump yönetiminin tüylerini diken diken etmemesi düşünülemez.
Her halükarda, Richard Moore’un burada sergilediği tutum, “çeşitlilik” ve “LGBT+ hakları” konularında ABD ile Birleşik Krallık’ın 2025 yılı itibarıyla ne kadar farklı noktalarda durduklarını çarpıcı bir şekilde göstermesi bakımından kayda değerdir.
“Putin Ukrayna’da çiğneyemeyeceği bir lokma ısırdı”
Moore, ardından MI6 Başkanı olarak dünyanın sahne olduğu önemli jeopolitik meselelere, krizlere, çatışma alanlarına odaklandı. Konuşmasının bu bölümü Anadolu Ajansı tarafından geniş bir şekilde aktarıldığı için tekrarlamaya gerek görmüyorum.
Bu arada, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın liderliğindeki El Kaide kökenli Heyet Tahrir Eş Şam (HTŞ) örgütü ile Suriye’de Esad rejimi 2024 sonunda devrilmeden iki yıl önce ilişki kurmuş olduklarını duyurdu. Açıklamasının bu kısmını önceki gün Gazete Oksijen’de ayrı bir yazıyla değerlendirmiştim.
Bu bölümde özellikle altını çizmem gereken bir nokta var. MI6 Başkanı’nın konuşmasının bütününde en geniş yeri Rusya, Vladimir Putin’in niyetleri ve Ukrayna’daki savaşın tuttuğunu söyleyebilirim.
Rusya faslında, bu ülkenin lideri Vladimir Putin’in Ukrayna’da barış yapmak gibi bir düşüncesinin bulunmadığı yolunda kuvvetli tespitlerde bulundu İngiliz istihbarat camiasının başı olarak. “Putin’in, Ukrayna’nın teslim olması dışında müzakere edilmiş bir barışa ilgi duyduğunu gösteren hiçbir delile rastlamadım, kesinlikle…” diye konuştu Moore.
Böylelikle, ABD Başkanı Donald Trump’ın yakın zamana kadar sürdürdüğü Putin ile uzlaşma çabaları karşısında, bu çabaların Putin nezdinde bir karşılığının olmadığı hususunda net bir çizgi çekmiş oluyor Birleşik Krallık istihbarat camiası.
Trump’ın da son günlerde, özellikle geçen ağustos ayındaki Alaska zirvesinden sonra Putin’in uzlaşmaz tutumundan dolayı yaşadığı hayal kırıklığını ifade ettiği gözleniyor.
Ayrıca, Ukrayna’da cephedeki tabloyu tahlil ederken, Rusya’nın savaşı kazanmasına herhangi bir şekilde ihtimal vermedi MI6 Başkanı; “Rusya’nın Ukrayna’yı güç kullanarak tümüyle boyunduruğuna almasını sağlayacak bir donanımı, kapasitesi yok” şeklindeki sözleriyle…
İlginç bir tespiti, Rus ordusunun Ukrayna’da sahada “ilerliyor” görünmekle birlikte, bunun aslında “salyangoz hızı ve korkunç bir bedel pahasına…” olduğunu söylemesiydi.
Moore şöyle konuştu: “Putin, çiğneyebileceğinden daha büyük bir lokmayı ısırdı. Kolay bir zafer kazanacağına inanıyordu. Ama Ukraynalıları hafife aldılar. Putin’in eylemleri Ukrayna’nın ulusal kimliğini güçlendirdi, ülkenin Batı’ya dönük yörüngesini hızlandırdı ve aynı zamanda İsveç ve Finlandiya’yı NATO’ya girmeye ikna etmiş oldu…"
“Tarih, bizleri bağımsızlığı ve bizzat bekası için savaşan bir ülkeyi hafife almamamız konusunda uyarıyor” diye ekledi.
Rus vatandaşlara İstanbul’dan çağrı: MI6 ile temasa geçin, emniyetinizi sağlarız…
İşte tam Rusya ile ilgili değerlendirmelerini bitirirken, birden konuyu MI6’nın Rusya’ya dönük mesaisine getirdi ve konuşmanın akışı bambaşka bir yöne gitti.
Moore, konuşmasının bu bölümünde “Bütün Rusların Putinizme tabi olmak istemediklerini” belirtirken “Bazıları Aleksi Navalni gibi açıkça direniyorlar ve inançları için ölüyorlar. Bazıları da MI6 ile çalışarak sessizce direniyor” dedi.
Ardından “Rusya’nın birçok bakımdan MI6’nın tarihinin büyük bir parçası olduğunu” belirterek “Bu ülke serviste özel bir yere sahiptir” diye ekledi.
Tam bu noktada konuşma birden MI6 Başkanı’nın Rus vatandaşlara gönderdiği mesajlara kaydı. Moore, açıkça bir çağrıda bulundu İstanbul’dan Rusya’ya:
“Rusya’da paylaşmak istedikleri gerçekler olan ve bunu paylaşacak cesarete sahip kadın ve erkekleri MI6 ile temasa geçmeye davet ediyorum. Kıtaya barış getirmek için çalışacaksınız… Sizin emniyetiniz için elimizden gelen her şeyi yapacağız…”
‘Sessiz kurye’ karanlık ağ portalı
Sözlerinin devamında “En iyi, en yüksek motive ajanlarımızın çoğu MI6’ya hizmet etmek isteyen gönüllüler oldu. Kapımız her zaman açık…” şeklinde konuştu.
Moore, sözlerinin bu kısmında ‘online’ üzerinden MI6 ile temas kurulmasını mümkün kılan “Sessiz Kurye” isimli web portalının bu konuşmayı yaptığı gün hizmete girdiğini de açıkladı. “Sessiz Kurye”den, “Yeni karanlık ağ portalımız” diye söz etti.
Bu bölümde şöyle konuştu:
“Kendiniz, aileniz ve ülkeniz için yeni bir hayat seçin… Bu çağrımız sadece Ruslara değil. Dünyanın herhangi bir yerinde terörizm ya da hasmane istihbarat faaliyeti hakkında hassas enformasyona sahip olan herkes MI6 ile temas kurmak için bu yeni portalı kullanabilir” dedi.
Lafı dolandırmadan söyledi: "Bizim işimiz gizli ajan devşirmek ve yönetmek…"
Tabii istihbarat dendiğinde, teknolojinin gelişmesi, yapay zekanın kullanıma girmesi gizli servislere ne kadar büyük imkanlar sağlasa da, insan unsurunun istihbaratçılar açısından her zaman vazgeçilmez bir yeri vardır.
İşte işin bu kısmında Moore, olabilecek en yalın ifadelerle, bir istihbaratçı kimliğiyle konuştu kendisini dinleyen topluluk karşısında ve lafı dolandırmadan şöyle dedi:
“Biz gizli ajan devşirir ve yönetiriz… Bizim yaptığımız iş bu…”
Ve daha önce Prag’da yaptığı konuşmada da Putin’in gündeminden rahatsız olan, hayal kırıklığı yaşayan Ruslara “gelin, bize casusluk yapın” çağrısında bulunduğunu hatırlattı.
“Dünyanın dört bir tarafındaki ajanlarımızın cesareti sonucudur ki, bizim bakanlarımız muhataplarının karşısında en azından onların elinde ne olduğunun bir kısmını bilerek kartlarını oynuyorlar” diye devam etti.
Bu durumun, hükümetindeki bakanların kurallar, istikrar ve demokrasiye dayalı bir dünya için çalışma becerilerini güçlendirdiğini anlattı.
Sözlerinin bu bölümünde şu sözleri de dikkat çekiciydi:
“Birçok insan bizim en ünlü ajanlarımızı tanıdıklarını zanneder. Ama ne ben ne de bir başka Başkan onların isimlerini hiçbir zaman teyit etmeyeceğiz. Çünkü bağlayıcı taahhüdünüz çerçevesinde bizim en önemli ajanlarımız kamuoyu karşısında tarihe yüzleri ve isimleri olmadan geçecektir. Ama onlar MI6 içinde, servisin kendi bünyesinde bile onları tanıyan sayılı kişi tarafından sessizce anılacaklardır.”
İstanbul toplantısı ‘sessiz kurye’ lansmanına dönüştü
Görüleceği gibi, bu yönüyle bakıldığında, Richard Moore’un konuşmasının bu kısmı Birleşik Krallık gizli servisinin özellikle Rus vatandaşlarına dönük olarak internet üzerinden ihbar almak, ajan devşirmek için başlattığı yeni bir istihbarat programının tanıtım etkinliğine dönüşmüş oldu.
Bir anlamda “Sessiz Kurye Karanlık Ağ Portalı”nın lansmanını yapmış oldu Richard Moore İstanbul’da.
Şimdi işin bu kısmına geçelim.
Moore’ın bu hareketi nasıl değerlendirilmelidir?
Olağan bir durum değil
Öncelikle belirtilmeliyiz ki, bir istihbarat örgütünün başkanının müttefik de olsa bir başka ülkeye gidip kamuoyuna açık bir konferans vermesi pek karşılaşılan, olağan bir durum değil. Ancak “gizli kalmak için daha açık olmak gerektiğini” düşünen Moore’un daha önce Paris ve Prag’da da bu tür açık konferanslar verdiği biliniyor.
Konuşma yeri olarak İstanbul’a seçmesinin nedenleri konusunda şunu da söyleyebiliriz. Muhtemelen görevi sırasında yakın çalıştığı başka ülke gizli servislerin başkanlarına vedalarını yaparken, kendisi Türkiye’ye de gelecekti ve İstanbul’u hem Rusya’ya yakınlığı hem de kendi bağlantıları, yakın ilişkileri açısından uygun bir zemin olarak gördü.
Tabii, Türkiye’nin jeopolitik öneminin, İstanbul’un tarihi, kültürel ağırlığının, coğrafi konumunun, vereceği mesajların etki derecesi açısından bir çarpan etkisi yaratacağını da herhalde hesapladı. Ya da şöyle diyelim, bu konuşmayı başka bir ülkeden yapmış olsaydı, bu mesajlar İstanbul’dan yapacakları ölçüde bir etki icra edemezdi.
Bunu yaparken, Londra’nın bakış açısından Türkiye’nin jepolitik konumunun zemin kazanmış olmasının önemine de dikkat çekmiş oldu.
Bir nokta daha var. Birleşik Krallık bugün itibarıyla Batı ittifakının Avrupa kanadında Türkiye’ye en yakın duran, ikili düzeyde büyük sorunların yaşanmadığı bir ülke. Moore, bu durumun kendisine İstanbul’da bu şekilde hareket edebilme marjını tanıyacağını düşünmüş olabilir. MİT’in eski ve yeni başkanlarıyla da yakın mesaisi de burada ek bir faktör olarak denkleme girebilir.
Bu arada, Moore’un konuşmasında Türkiye’nin uluslararası alandaki rolünü kuvvetli bir şekilde vurgulamasının Türk makamları açısından bir rahatsızlık yaratmış olduğunu hiç zannetmiyoruz.
Türkiye’yi Rusya karşısında sıkıntıya soktu
Gelgelelim, sıraladığımız bütün bu faktörler temel bir gerçeği değiştirmiyor. Veda konuşmasını İstanbul’da yapması –bütün çekincelerle birlikte- bir noktaya kadar anlaşılabilir görünse bile, bu konuşmanın bir istihbarat örgütünün Rusya’ya karşı başlattığı yeni bir istihbarat ve ajan devşirme platformunun bir insan kaynakları lansmanına dönüşmesi hiç de olağan bir durum değil.
Burada sınırlar fazlasıyla aşılmış gibi görünüyor.
Türkiye’nin Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı NATO içinde net bir tutum almakla birlikte, yine de kuzey komşusu ile ilişkilerini belli bir denge içinde götürmeye çalıştığı dikkate alındığında, Moore’un doğrudan Rusya’yı hedef alan hamlesinin bu hassasiyeti gözettiği söylenemez.
Aksine, bu hareketinin gerisinde Türkiye’yi biraz daha Birleşik Krallık’ın çizgisine çekme, Rusya’dan uzaklaştırma saikinin de rol oynadığı söylenebilir.
Bu noktada dün Guardian gazetesinde, Moore’un İstanbul konuşması hakkında çıkan Ruth Michaelson imzalı haberde, “Eski Ankara Büyükelçisi olarak Moore’un casus devşirme girişimini başlatmak için İstanbul’u seçmesinde çok sayıda Rus vatandaşının Türkiye’yi ziyaret etmesi ve ülkenin Ukrayna’ya yakınlığı rol oynamış görünüyor” yorumuna yer verilmiştir.
BBC de de Moore’un İstanbul konuşmasıyla ilgili haberini doğrudan MI6’ın başlattığı “Sessiz Kurye” programının duyurulmasını başlığa çıkarak vermiştir.
Her halükarda Moore’un gezisi, ileride muhtemelen sıkça MI6’nın “Sessiz Kurye” programının tanıtımını yapmış olması boyutuyla hatırlanacaktır. Bu çerçevede Türk kamuoyunda da uzun süre tartışma konusu olması muhtemeldir.
“Hayali hançerimi kınına koyuyorum”
Şimdi konuşmanın en son bölümüne gelelim. Moore’un konuşmasının finali doğrudan kendisiyle ilgiliydi. Yaklaşık 10 gün sonra MI6’deki görevi son buluyordu. İşte konuşmasının bu kısmında yaşamının, kendi kariyerinin bir muhasebesini yaptı. Çalıştığı kuruma olan bağlılığı, kurumun kapasitesi, yetenekleriyle ilgili kuvvetli ifadeler kullandı, “MI6’yı yönetmek benim hayatımın ayrıcalığıydı” dedi.
Kariyeri döneminde dünyada ve istihbarat alanında yaşanan büyük değişimlerin dönemeç noktalarını anlatarak, “Espiyonaj dünyası da değişti, değişim her yerde. Değişim, değişmez faktördür. Başkanların da değişmesi gerekir…” dedi. Görevini (o sırada ilk sırada kendisini dinlemekte olan) halefine “yüksek bir güvenle devredeceğini anlattı.
“Şimdi pelerinimi çıkarıp asıyorum, hayali hançerimi kınına koyuyorum ve meşhur yeşil dolmakalemimi (halefime) devrediyorum” dedi.
Yeşil dolmakalemin MI6 kurumsal kültüründe şöyle bir yeri var: MI6’ın ilk başkanı olan ve 1909 yılında bu göreve atanan Sir Mansfield Smith-Cumming, imzasını yeşil bir dolmakalemle ve sadece “C” diye yazarak atmaktaydı.
Daha sonra imzaların "Başkanlar" tarafından yeşil dolmakalemle “C” diye atılması MI6'de bir gelenek olarak yerleşti ve belgenin Başkan’dan geldiğinin personel tarafından hemen fark edilmesini sağladı.
Ve konuşmanın finali geldi. Geriye bakıp, “Benim için olağanüstü bir kişisel yolculuk oldu” dedi Richard Moore.
En son olarak John le Carre’ın casusluk romanlarının efsanevi istihbaratçısı George Smiley’in bir sözüne atıf yaptı:
“Bazı anlar vardır; içlerinde o kadar çok şey taşırlar ki, meydana geldikleri anda yaşanamazlar…”
Bu alıntının ardından ekledi:
“Şimdi geriye dönüp bütün o yaşananların üzerinden gidip düşünmeyi dört gözle bekliyorum” diye ekledi.
‘Roman yazabilirim’ esprisi
Konferansın ardından kendisiyle ayak üstü sohbetimiz sırasında, hayatının bundan sonraki bölümüne ilişkin konuşurken bir kitap yazmayı düşünüp düşünmediğini sordum kendisine.
Richard Moore, gülerek mesaisinin gizliliğine atıfla “Zaten yazılamaz şeyler…” dedi, ardından şaka yollu ekledi:
“Belki de bir roman yazarım…”
Yoksa Washington D.C yolu mu açılıyor?
Bu yazıyı dün sabah bitirdikten sonra bir ayrıntıyı kontrol etmek için Financial Times gazetesinin web sitesine girdiğimde ilginç bir haberle karşılaştım. Haberde Birleşik Krallık’ın Washington sefaretine gönderilecek yeni büyükelçi için düşünülen adaylar arasında Richard Moore’un da adı geçiyordu.
Başbakan Keir Starmer tarafından Washington D.C.’ye büyükelçi olarak gönderilen Peter Mandelson, büyük bir seks skandalının merkezinde yer alan Jeffrey Epstein ile yakın ilişkisinin ortaya çıkması üzerine geçenlerde görevden alınmıştı. Londra’da şu an en önemli sorulardan biri, yerine kimin gönderileceği.
Financial Times’ın haberine bakılırsa, bu konudaki çalışmalara yakın olan üç kişinin belirttiğine göre, girilen arayışta Richard Moore öne çıkan adaylardan biri. Ancak bu kaynaklara göre Moore, dış istihbarat servisini beş yıl yönettikten sonra bu görevi kabul etmek konusunda tereddüt yaşıyor.
Moore sohbetimizde bana “Belki de bir roman yazarım…” diye espri yaparken, bakarsınız Washington D.C.’de kendisinin kariyeri önünde yeni bir sayfa açılabilir.
Donald Trump bu durumu nasıl karşılar, bilemiyorum…