28 Mart 2024, Perşembe
03.09.2021 04:30

Sanki araya 1 yıl, 11 ay 18 gün girmemiş gibi

Cooks Grove’a başlarken hayalim Türk mutfağının bu coğrafyasındaki malzemeyi, alışkanlıkları, yemek kültürünü yurt dışından gelecek misafirlerle paylaşabilmekti. Bugün tam da bunu yaptık

30 Ağustos

Bugün aylardan sonra Cooks Grove’daki ilk atölyeyi yaptık. Neredeyse 2 ay önce bir gün B’ binanın bir yerinde çalan bir telefonu şaşkınlıkla açıp telefon olduğunun ve çalıştığının bile farkında olmayabilir, alışmışız her şeyi cep telefonlarıyla halletmeye, Almanya’dan bir hanımla konuşuyor. Konuşan bir türlü Cooks Grove’un mailine ulaşamadığını, benimle ders yapmak istediklerini söylüyor, B’ de benim mailimi veriyor.
Tahinli köz patlıcan.
Tahinli köz patlıcan.
Gelen mail o kadar nazik, içten ve o kadar da iyi bir İngilizce ile yazılmış ki! Almanya’dan bir aile, sadece anne yarı Türk, pandemi sürecinde evde hep beraber benim videolarımdan yemek yaparak, ailecek beraber olabildiklerini ve iyi zaman geçirdiklerini anlatıyorlar. Ve anne kendine bir söz vermiş, şartlar uygunlaştığında tüm ailesi ile gelip benimle ders yapmak ve yemek pişirmek üzere. Mailleşmenin sonucunda bugün bu şahane aile, 2 yetişkin ve 4 genç, Cooks Grove’a geldi.  En son 2019 sonbaharında Winter Prep / Kış Hazırlıkları atölyesini yapmıştık. Sonrasında 2020 baharında önceden ilan ettiğimiz ve rezervasyonları kesinleşmiş tüm atölyelerden vazgeçmek zorunda kaldık. Ödemeler iade edildi, otel rezervasyonları ve transfer aranjmanları iptal, iş birlikçilerimize haber edildi ve pandemi süreci başladı. Gerçi pandeminin ne olacağı hala belli değil ama bugün bu aile bana ümit oldu. Önceden ilan edilmiş atölyeler yapmamıza imkan yok, ancak kapalı grup halinde 4-8 kişilik mümkün. 
Cooks Grove’un mutfağında ders hazırlıkları tamam.
Cooks Grove’un mutfağında ders hazırlıkları tamam.
Hepimizin bildiği üzere bu mutfak içindeki kültürlerle, çeşitlilikle, coğrafyasıyla çok zengin. En büyük sorunu, dünyada kimsenin bu çeşitlilik ve zenginlikten haberi yok. Pazara gittik, simitle peynir tattık, karton bardakla da olsa ayaküstü çay içtik, mevsim malzemesine göz attık, sonra da Cooks Grove’a gelip bir tezgahın başında konuşa konuşa, hep beraber öğle yemeğimizi pişirdik. Menü
  • Reyhan Şerbeti / Purple Basil Sherbet
  • Tahin Soslu Közde Patlıcan / Smoked Aubergine with Tahini
  • Sardalyalı Pilav / Fresh Sardines’ Pilav
  • Domates Salatası / Tomato Salad
  • Şaraplı İncir Tatlısı / Roasted Figs in Red Wine
İşe en çok el tutacak ve pişmesi-soğuması zaman alacak pilav ile başladık. Pirinci önceden ıslamıştım, pazardan da sardalya alırım diye düşünmüştüm, nitekim de öyle oldu. Soğanları soyduk, bol zeytinyağında yumuşattık. Derken içine sirkeyle ve Safranbolu safranı ile ıslatılmış kuş üzümleri kattık. Derken irice doğranmış sarımsaklar ve ailenin gençlerinden birinin iyice suyu berrak akıncaya kadar yıkadığı pirinçler. Seyrettikleri videolarda hep baldo demişim ama bugün burada Tosya pirinci kullandım, biraz da pirinçlerimizi konuştuk.  Pirincin suyunu verip sonra da deme alınca, diğer yemeklere geçtik. Pazarda minnak bostan patlıcanlar bulmuştuk, her biri bir porsiyon olur, başlangıç yemeği olur diye düşünmüştüm, onları közledik. Ama işe bak ki, közlediğimiz patlıcanlar acayip çekirdekli çıktı, acayip acı. Mecburen evdeki normal patlıcanlardan bir tur diye közlemeye koyduk. O arada da bir tahin sos yapıverdik.  Önce iki farklı tahin tattık. Biri normal, biri çifte kavrulmuş. Tahin denen zımbırtının sadece ezilmiş susam olduğuna inanamadılar. Sadece tek bir malzeme içeren bir ürünün bu kadar derinlikli olmasının şaşırtıcılığı işte. Normal tahini az yeşil kabuklu mandalina suyu, zeytinyağı, tuz, kimyon, sumak, çok da az pul biber, sarımsak ve taze zencefil ile bir mutfak robotunda çekip sosu hazır ettik. Patlıcanlar közlenince bu sosun içine kattık, karıştırıp çatalla ezerek bir patlıcan salata yapmış olduk. Diğer yanda tüm aile, küçücük kornişonlar vardı tazeden onları ince ince doğradı, siyah selelerin çekirdeklerini çıkardı. Ben hem o zeytinleri doğradım, hem ufak bir kırmızı soğanı sıçandişi hazır ettim. Hepimizin hazırlığı tamam olunca biraz da sosla hepsini karıştırdık, patlıcanları etrafa, ortasına kornişonlu harcı koyarak tamamladık. Bir parça da çifte kavrulmuş tahinle lezzeti zenginleştirdik. İncirleri ikiye böldük, bolca Kars tereyağı, biraz çubuk tarçın, yıldız anason, karanfil ve Yerlim’in incir sızmasıyla fırına attık. Bir de pazardan aldığımız loru çiğ krema ve biraz labne ile karıştırıp yancısını hazır ettik. İçine Kazdağları’nın çam balından ve tabii ki Şemsa’ca bir dokunuşla limon kabuğu rendesi kattık.
Domates salatası.
Domates salatası.
O arada pilav dinlendi. Karıştırıp içine incecik kıyılmış taze soğan ve bahçenin maydanozlarını kattık. Bir yassı tencerenin dibine bol zeytinyağı ile yaprak açılmış sardalyaları dizdim. Üstüne sıkıştırarak pilavı koydum. Sonra da kapağını kapayıp incirleri çıkardığım fırına attım. Domates salatası zaten pıt diye oluverdi. Üstüne ailenin babası bahçenin nanelerini yapraklarken, dersi paydos ettim. Herkes bir tazelenirken, bahçeye bir sofra kuruverdik. Gençler için reyhan şerbeti elbette, ama biz yetişkinler bir Kalecik Karası roze. B’ de geldi, tentenin altında, beraber pişirdiğimiz, malzemesini konuştuğumuz, Türk mutfağının yurt dışında nasıl tanıtılabileceğini tartıştığımız bir yemek yedik.  Şimdi neredeyse 2 yıl sonra, baştan hedeflediğim cinsten, yemeğe, kültüre, coğrafyaya, malzemeye beraber baktığımız, pişirip paylaştığımız, bir atölye yaptık. Sanki araya 1 yıl, 11 ay, 18 gün girmemiş gibi.  Hala mümkün mü?