23 Aralık 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
19.03.2021 06:00

Sarımsak aioli’sini kafaya takınca...

Pazardan demetle taze sarımsak aldım. Yıkadık, ayıkladık, doğrayıp büyük havana koyduk. Tuz eklenecek sonra sabırla dövülecek, macunumsu kıvama getirilecek
25 Şubat Şu Mustafa’nın taze sarımsak aioli’sine taktım. Demiştim zaten, ben bunu çalarım, sık sık da yaparım. Pazardan demetle taze sarımsak aldım. Yıkadık, ayıkladık, doğrayıp büyük havana. Biraz da tuz konup sabırla dövülecek, macunumsu kıvama gelecek. Aynen eski usul sarımsak döver gibi. Ama fark şu, taze sarımsağın lifli dokusu sebebiyle, hem güç hem sabır gerektiriyor o kıvam. Hal böyle olunca, işi B’ye devrettim, malum bende ikisi de yok. Sağ olsun, sabırla dövdü, doğru kıvamı bulunca usul usul, yedire yedire zeytinyağını da ekledi, tıpkı mayonez yapar gibi. Bana uygun bir boy kavanoz bulup getirmek kaldı. Üstünü de zeytinyağı ile tamamladık, koruyucu katman olarak, tezgahın serin bir köşesine koyduk. Bu arada dondurucudan levrek fileto çıkarmıştım, onları da havanın dibinde kalan aioli ile sıvazladım, koydum kenara, akşama fırınlamak üzere.

Kırlangıç haşlama

Yemek bildiğin haşlama, sunum ise adeta bir bouillebaisse...
Yemek bildiğin haşlama, sunum ise adeta bir bouillebaisse...
26 Şubat Öğlene Simten’le Bülent geliyorlar, çok büyük olmayan bir kırlangıcım var, dört kişiye tam da yetmez, şöyle bol sebzeli bir haşlama yapıp çoğaltmak lazım. İşe havuçları soyup, tencereye bütün atarak başladım. 2 yaprak defne, 4-5 tek karabiber. Derken sırasıyla dün pazardan aldığım yabani pırasalar ve patatesleri de kattım. Zamanı gelince kaynayan suyu da ekledim, yeterince de tuz, kısıp altını pişmeye bıraktım. Sebzelerin pişmesine yakın tuzladığım kırlangıcı sebzelerin üstüne yerleştirdim, balık pişerken lezzetini sebzelerin üstüne bıraksın diye.  Hepsi hazır olunca balığı ve sebzeleri oval bir servis tabağına aldım. Tencerede azalıp yoğunlaşmış suyunu da bahçenin erken hasat zeytinyağı ile bağladım; onu da bir sosluğa koydum. Dün yaptığım aioli’yi de bir taş havanla sofraya götürdüm. Herkese çukur tabak, çatal bıçağın yanı sıra kaşık da koydum. Servis ederken tabaklara önce balık ve sebzeleri, üstüne bağlanmış haşlama suyunu, hepsinin tepesine de löpçük bir aioli.  Adeta bir bouillebaisse sunumu. Ama yemek bildiğin haşlama.

Salata

4 Mart Eve döndüm. 3 günlüğüne İstanbul’a kaçmıştık, B’ beni bugün akşamüstü eve bıraktı, Bodrum’a yola devam etti. Sabah o-bu-şu diyince, yola çıkış gecikti, eve varış da sarktı. Akşama hazırlık yok, zaten tek başımayım, ama yine de eve gelince illaki ağzımı şenlendirecek bir şeyler yemek isterim. Bakındım buzdolabına, Ulaş sağ olsun, perşembe pazarına gitmiş, almış, ayıklamış, yerleştirmiş, bana dolu bir buzdolabı bırakmış. Bir de pancar alıp haşlamış, ki daha tam soğumadığı için, ayıklanmış tezgah üstünde bekliyor. Gitmeden yaptığım yeşil sarımsak aioli’si de oracıkta. Kümesin yumurtaları da öyle. O zaman yön belli: Aioli ile sos yaparsın, yumurtaları kayısı haşlarsın, yaprakları üstünde körpecik brokoliler var, onları da aynen; bir de pancarı avokadoyu dilimlersin, mis gibi salata olur. Üstüne de Tıflıpaşa’dan aldığım kabuklu susamlardan kavuruverdim, şahane akşam yemeği oldu. Hepsi ılık, kıvamında, ayrı ayrı ve bir arada nefis. 

Borscht

5 Mart Günü hafif geçirdim. Ya da öyle sandım. Sabah, yani öğlen 2 yumurtalı bir tabak, hiç ekmek, karbonhidrat yok. Öğleden sonra Ulaş’la köfte tutuyorduk, derin dondurucuya atalım diye, hani el altında hep bulunsun istiyorum, tadına tuzuna bakarken, çok beğendim, hadi tavaya kendime de köfte atıverdim. Bir de zeytinyağlı ayvalı kereviz vardı sabahtan pişmiş, kendi kendine ılınmış, ondan da tabağa koyuverdim, ala. Buraya kadar iyi. Derken bakla kıtırlarının yedeği gerekti, onu yapıverdik, fırından çıkınca çıtır kıtır, 3-4 tane de ondan yiyiverdim. Oturdu mu mıh gibi mideme. Zaten bu bakla unu böyle bir şey, acayip tıkıyor.
Sabah kahvaltısı iki yumurtayla...
Sabah kahvaltısı iki yumurtayla...
Akşam oldu hiç yiyecek halim yok, ama B’ yoldan geliyor, üstelik de geçe kalıyor, sıcak bir tabak bir şey yemesin mi? Yesin tabii. Bakındım, dil haşlamıştım, yarın ekşili dil yapacağım, hem suyundan hem garip parçalı yerlerinden şöyle bir çorba yapıversem diye düşündüm. Dolapta haşlanmış pancar ve kavanozlar dolusu lahana turşusu var. Borscht o zaman. Soğanları sıçan doğradım, zeytinyağında çevirdim. Onlar yumuşarken, sarımsak ve zencefil çinttim, bir yarım acı biber tek parça, sonra çıkarmalık, hop tencereye. Bir demet dereotunu kıyıverdim, sapı yaprağı herşeyi, o da içine. Sonra dil suyu. O kaynayınca, küplenmiş patates ve havuçlar, bir de süzülüp iyice yıkanmış lahana turşuları. Tuz karabiber, kıs altını kaynasın.  Dilin garip görünüşlü yerlerini didikledim, ama şöyle löpçük parçalar halinde. Kaynayan tencereye kattım. O arada o yarım acı biberi çıkardım. Havuç ve patatesler pişince küplediğim pancarları ekledim, son 2 dakika hepsi bir arada kaynadı, altını kapadım. Biraz dereotu çıkardım, biraz da süzme yoğurtla çiğ kremayı karıştırıp çakma ekşi krema hazır ettim. Hani servis için. B’ gelince sıcak sıcak içti.  Ben mi? Valla yemedim.
Şemsa Denizsel
Şemsa Denizsel