Bir yazarın hayatını, eserlerini merak edince arama motoruna adını yazmak yeterli oluyor artık. Sayfalar dolusu bilgi bir anda karşımıza geliyor. Böyle bir çağda yazar hayatlarının bir kitaptan okunmasını önermek tuhaf gelebilir. Ancak bir yandan da unutmamak gerekir ki, ulaştığımız bilginin kimin filtresinden geçtiğinin önemli olduğu bir kürasyon çağındayız artık.
Bu yılın kasım ayında ölen Alman yazar, şair, çevirmen ve editör Hans Magnus Enzensberger’in Hayatta Kalma Sanatçıları isimli kitabını tam da bu nedenle öneriyorum. 20. Yüzyıldan 99 Edebi Vinyet alt başlığıyla yayımlanan kitap, yazarların hayatlarına bu önemli düşün adamının penceresinden bakmamızı sağlıyor. Enzensberger kitabına “20.yüzyıl, devletin terörüne ve tasfiyelerine rağmen hayatta kalan yazarlar bakımından parlak bir çağdı; bu bekanın beraberinde getirdiği ahlâkî ve siyasî ikilemlerle birlikte” cümlesiyle başlıyor. Bu deneme kitabını, bu kürasyon çalışmasını farklı ve kendine has kılan da bu bakış açısı. Enzensberger yazarların yaşamlarından çok, onların ahlâkî ve siyasî açıdan zorlu bir yüzyılda “nasıl hayatta kaldıklarına” odaklanıyor. İktidara teslim mi oldular? Arkadan dolanmaya mı çalıştılar? Hapisten, toplama kampından, ölümden nasıl sıyrıldılar? Ne ödünler verdiler ya da nereye kadar-nasıl direndiler? “Kimileri uluslararası şöhretlerinin koruması altındayken, diğerleri görünmezliğe çekilmeyi veya tecridi seçtiler. Birçokları iltica etmeyi başardı; ama sürgün, bazılarının felaketi oldu” diyor yazar. İntiharı bir kurtuluş ya da gereklilik olarak gören çokça ismi anıyor. Ele aldığı ve kimilerini yakinen tanımış olduğu yazarlarla ilgili düşüncelerini “kendi öznel makamıyla” anlatıyor.
Yazarların bilinmeyen yanları
Örneğin iyi tanıdığı Ingeborg Bachmann’ı başka bir metinde okuyamayacağımız kişisel tanıklıklarıyla getiriyor karşımıza. “Hayatı boyunca uykusuzluk çekti, ayrıca ilaç ve alkol bağımlısıydı,” diyor onun için. Berlin Alexanderplatz yazarı Alfred Döblin şöyle anılıyor kitapta: “Memnun edemedikleri çoktu. Komünistlerle çok erkenden kavga etmişti, antipatileri karşılıklıydı.” Sonra da Ranicki’nin “İnatla ve kendinden geçmiş vaziyette yolunu aradı – yüzyılımız yazarları içinde hakiki bir amok koşucusuydu” sözlerini aktarıyor. Robert Musil’in ekmeğini kazandığı, can sıkıcı bir iş olarak gördüğü gazeteciliği bırakıp, her şeyini Niteliksiz Adam’ın yazılış sürecine adamasını Sisyphusvâri bir çalışma olarak görüyor Enzensberger. Ne de olsa asla tamamlanamıyor Niteliksiz Adam.
Çok isim geçiyor sayfalardan: Hamsun, Gorki, Gide, Colette, Pessoa, Ahmatova, Cocteau, Pasternak, Breton, Brecht, Neruda, Sartre, Canetti, Ionesco, Cioran, Mahfuz, Marquez, Baldwin ve diğerleri.