Muhafazakarlık, Türkiye’ye epey yakıştırılan ve hepimizin bir klişe olarak benimsediği, fazla düşünmeden kabul ettiği bir kavram. Burası muhafazakar bir ülke dediğiniz zaman hiç kimseden bir itiraz sesi yükselmez. Oysa biraz üzerinde düşününce bu kalıbın, dinamik Türkiye toplumuna hiç de uymadığını görüyorsunuz. (Dinamik kelimesinin her zaman olumlu bir anlam içermediğini vurgulamak isterim.) Muhafazakar ülkeler somut ve somut olmayan (tangible ve intangible) kültür mirasını gözleri gibi korur ve en ileri teknolojiyi bile tarihi bir şuur içinde kavrarken, bizim gibi ülkelerde yeni eskiyi sürekli kovar. Yerine kendi anlayışını geçirir. Garip gelecek ama doğru anlaşılan bir muhafazakarlık, ilerlemeye, teknolojiye, değişen topluma, moderniteye engel değildir. Dünyanın en muhafazakar ülkeleri olarak kabul edilen ve belki de birer ada oldukları için geçmişlerindeki her zerreyi muhafaza etmeyi başaran Japonya ve İngiltere’yi düşünün. Gelenekten hiçbir taviz vermeden modern fikirleri kabul edebilme, geçmişle bugünü ve geleceğe açılan yaratıcılığı kaynaştırabilme yeteneklerine saygı duyulacak toplumlar bunlar.
Göçebe geni

Şu kısacık ömrümüzde

Konser mekanlarına ağıt

Gelelim bize
