Richard Pérez-Peña / The New York Times
Bir gemide beş kişi, onları bildikleri hayatlara geri döndürmesi beklenen çok pahalı bir gezide öldü. Diğerinde ise yaklaşık 500 kişi daha birkaç gün önce, yoksulluk ve şiddetten kaçarak yeni bir yaşam arayışıyla çıktıkları sefil ve tehlikeli bir yolculukta hayatlarını kaybetmişti.
Titanik'e inen bir denizaltının içindeki beş kişiyle irtibatın kesilmesinin ardından, çok sayıda ülke ve özel kuruluş gemiler, uçaklar ve su altı dronları göndererek zayıf bir kurtarma umudunun peşine düştü. Bu, Yunanistan açıklarında tehlikeli bir şekilde aşırı kalabalık bir balıkçı teknesinde bulunan yüzlerce kişi için, hala kurtarma şansı varken sarf edilen çabadan çok daha fazlaydı. Akdeniz'de batan tekneden ve Yunan sahil güvenliğinin alabora olmadan önce yardım edememesinden çok daha fazla, dünya çapındaki haber kuruluşlarının ve izleyicilerinin dikkatini çeken şey, kayıp denizaltı Titan'dı.
İki felaket arasındaki büyük zıtlık
Yüzyılı aşkın bir süredir kamuoyunu büyüleyen bir gemi enkazının bulunduğu yerde meydana gelen dalgıç kazası, ne olursa olsun insanları büyüleyecekti. Ancak bu kaza Akdeniz'deki trajedinin hemen ardından meydana geldi ve iki felaket arasındaki zıtlık ve bunların ele alınış biçimi, bazılarının sınıf ve etnik kökenle ilgili sert gerçekleri gördüğü dünya çapında bir tartışmayı körükledi.
Titan gemisinde üç zengin iş insanı (beyaz bir Amerikalı, beyaz bir Britanyalı ve Pakistan asıllı bir İngiliz ile milyarderin 19 yaşındaki oğlu ve beyaz bir Fransız derin deniz kaşifi) bulunuyordu. Yetkililerin tahminlerine göre sayıları 750'yi bulan ve ancak 100 kişinin kurtulabildiği balıkçı teknesindekiler, Avrupa'ya ulaşmaya çalışan Güney Asya ve Orta Doğu kökenli göçmenlerdi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa Direktör Yardımcısı Judith Sunderland verdiği bir röportajda "Bazı hayatlara nasıl değer verildiğini, bazılarına ise verilmediğini gördük" dedi. Sunderland, göçmenlere yönelik muameleye bakarken de "Irkçılık ve yabancı düşmanlığı hakkında konuşmaktan kaçınamayız" diye ekledi.
Perşembe günü Yunanistan'ın başkenti Atina'da düzenlenen bir forumda konuşan eski Başkan Barack Obama, denizaltıyla ilgili olarak "Batan 700 kişiden çok daha fazla ilgi görmesi savunulamaz bir durum" dedi. Statü ve ırk şüphesiz dünyanın felaketlere nasıl tepki verdiğinde rol oynuyor, ancak başka faktörler de var.
Tayland'da 2018'de sular altında kalan bir mağarada mahsur kalan çocuklar gibi, ilgili kişiler ne zengin ne de beyaz olsalar bile, diğer hikayeler milyonlarca insan tarafından en ince ayrıntısına kadar takip edildi. Onların durumu da tıpkı dalgıç yolcularınki gibi türünün tek örneğiydi ve günlerce merak uyandırdı; öte yandan çok az insan ölene kadar göçmenlerden haberdar oldu.
"Eşit olmayan muamele tarif edilemez"
Her araştırmada insanlar, ayrıntılarıyla görülebilen bireysel kurbanlara, bir insan kitlesinden daha fazla şefkat gösteriyor. Ancak göçmenler ile denizaltı yolcuları için gösterilen belirgin ilgideki eşitsizlik, çevrimiçi makalelerde, sosyal medya paylaşımlarında ve yorumlarda alışılmadık derecede yakıcı bir tepkiye yol açtı. Birçok İngiliz üniversitesinde uluslararası politika ve Orta Doğu dersleri vermiş olan profesör Laleh Khalili, Twitter'da 19 yaşındaki genç için üzüldüğünü ancak özgürlükçü milyarderlerin biz fizik dahil tüm yasaların üstündeyiz anlayışının Titan'ı alaşağı ettiğini yazdı. Khalili, "Bu ve göçmen teknesi felaketine yönelik eşit olmayan muamele tarif edilemez" dedi.
Birçok yorumcu, heyecan yaşamak için kişi başı 250 bin dolar ödemeyi göze alabilen denizaltıdaki insanların akıbetleri hakkında endişe duymadıklarını, hatta bazılarının acımasız bir memnuniyet ifade ettiklerini söyledi. ABD Sahil Güvenliği Perşembe günü geminin infilak ettiğini ve beş kişinin öldüğünü açıklamadan önce internette zenginlere dair şakalar çoğaldı.
Pennsylvania Eyalet Üniversitesi'nde iletişim profesörü olan ve uzmanlık alanı insanların medyayı nasıl kullandıklarının psikolojisi olan Jessica Gall Myrick, bu schadenfreude'un (başkasının zararına sevinme durumu) kısmen son yıllarda ekonomik eşitsizliğe, zenginlerin kendilerine ve ekonominin sadece tepedekiler için çalıştığı hissine karşı artan öfkeyi yansıttığını söyledi. Bir röportajında Myrick, "Mizahın işlevlerinden biri de insanlarla sosyal bağlar kurmamıza yardımcı olmasıdır; yani esprinize gülen insanlar sizin takımınızdadır, gülmeyenler ise takımınızda değildir" dedi.
İnsan hakları savunucuları için öfke zenginlere değil, göçmenlere karşı tutumları sertleşen, denizde başı dertte olanlara yardım etmek bir yana onları aktif olarak geri çeviren ve hatta göçmenleri kurtarmaya çalışan özel vatandaşlara suçlu muamelesi yapan Avrupa hükümetlerine yönelik. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Sunderland, "Denizaltının neden dikkat çektiğini anlıyorum: Heyecan verici, eşi benzeri görülmemiş, tarihin en ünlü gemi enkazıyla bağlantılı olduğu açık. Onları kurtarmak için her türlü çabayı göstermenin yanlış olduğunu düşünmüyorum. Benim istediğim Akdeniz'de boğulmakta olan insanları kurtarmak için hiçbir çabadan kaçınılmadığını görmek. Bunun yerine, Avrupa devletleri kurtarmayı engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar" ifadelerini kullandı.
©️ 2023 The New York Times Company