24 Nisan 2024, Çarşamba Gazete Oksijen
Haber Giriş: 12.03.2023 23:02 | Son Güncelleme: 12.03.2023 23:56

New York Times yazdı: Depremzedeler parmak izi, DNA ve fotoğraflarla kayıp ailelerini arıyor

6 Şubat depremlerinin ardından yaklaşık bir buçuk ay geçti. Ancak birçok depremzede hala kayıp yakınlarını arıyor. New York Times, DNA, parmak izi ve fotoğraflarla aile üyelerini arayan insanların bekleyişlerini yazdı
8 Şubat'ta Antakya'da bir enkazdan çıkarılan bir cesedin etrafında toplanan aile üyeleri (Sergey Ponomarev/New York Times)
8 Şubat'ta Antakya'da bir enkazdan çıkarılan bir cesedin etrafında toplanan aile üyeleri (Sergey Ponomarev/New York Times)

Ben Hubbard ve Şafak Timur / The New York Times

Geçen ay Türkiye'nin güneyinde şiddetli bir deprem meydana geldiğinde, bir avukat akrabalarının yıkılan apartmanlarının enkazına kaldığını öğrendi. Üç gün sonra kurtarma görevlilerinin annesi ve erkek kardeşinin cesetlerine ulaştığını ancak günler, haftalar ve bir ay geçmesine rağmen babasından hiçbir iz bulamadıklarını söyledi. Babasının ortadan kaybolması onu, deprem bölgesinde sevdikleri hala kayıp olan ailelerin karşılaştığı korkunç bir gizemin içine sürükledi. 

Suriyeli avukat Mervat Nasri, "Babamı hiçbir yerde bulamıyorum, ne enkaz altında, ne hastanelerde, ne de herhangi bir yerde" dedi. Türkiye'nin güneyini vuran 7.8 büyüklüğündeki deprem ve güçlü bir artçı sarsıntının 47 bin kişinin ölümüne yol açmasının üzerinden beş hafta geçmesine rağmen çok sayıda kişiden haber alınamaması, ölü sayısının tam olarak bilinememesine ve ailelerin acı dolu bir belirsizlik içinde kalmasına yol açıyor. 6 Şubat depremlerinde Kuzey Suriye sınırında da 6 binden fazla insan hayatını kaybetti.

Türk yetkililer kaç kişinin kayıp olduğu konusunda resmi bir rakam açıklamadı. Bunun bir göstergesi de mezarlıklara gömülen kimliği belirsiz cesetlerin sayısı. Adana'daki Çukurova Üniversitesi'nde adli tıp profesörü olan Ahmet Hilal, etkilenen bölgede yaptığı araştırmada şu anda yaklaşık bin 470 kişinin kimliğinin tespit edilemediğini söyledi.

Cesetler yakınlarıyla eşleştirilmeye çalışılıyor

Uzmanlar, depremzedeler ve kurtarma çalışmalarına katılan yetkililerle yapılan son röportajlar, felaketin ilk günlerinde kaos yaşandığını, yaralıların uzaktaki hastanelere sevk edildiğini ve burada yakınlarının haberi olmadan ölmüş olabileceklerini, kimliği belirlenemeyen cesetlerin ise kurtarma görevlilerinin cesetleri saklayacak yeri olmadığı için alelacele gömüldüğünü gösterdi. O zamandan bu yana geçen haftalarda yetkililer parmak izleri, DNA testleri ve fotoğraflar kullanarak kimliği belirsiz cesetleri yakınlarıyla eşleştirmeye çalıştı.

Bu çabanın bir kolu, depremden en çok zarar gören bölgelerden biri olan Hatay iline bağlı Narlıca'daki kayalık bir arazide yürütülüyor. Polis memurları ve savcılar, depremzedeler için barınak olarak kullanılan konteynerlerinde kayıp yakınlarını izlerini bulma umuduyla gelen ailelerle konuştular. Polis kayıp yakınlarının isimlerini kaydetti ve başka bir yerde bulunup bulunmadıklarını görmek için bir veri tabanını kontrol etti. Eşleşen ailelere ölüm belgeleri, yakınlarının gömülmeden önce çekilmiş fotoğrafları ve gömüldükleri mezarlık isimleri ve mezar numaraları verildi.

Yakınlarının isimleri sistemde bulunmayanlar ise tanıdık bir yüz görme umuduyla, çoğu tanınmayacak halde olan kimliği belirsiz ceset fotoğraflarını inceledi. Bazı aileler hiçbir şey bulamadı. Gömülmeden önce kimliği belirsiz cesetlerden alınan örneklerle çapraz kontrol yapılacak DNA testleri için kan verdiler. Diğer aileler de acı kayıp haberlerini aldılar. Fotoğraflarda ölen oğlu 35 yaşındaki Sait'i tanıyan 62 yaşındaki Makbule Karadeniz, "Dağ gibiydi oğlum" diye ağladı.

Aynı binada 28 kişi kayıp

6 Şubat depremi Türkiye'nin güneyinde yüz binlerce binayı yerle bir etti, bazı hastaneleri yıktı, bazılarını sular altında bıraktı ve akrabaların birbirini kaybetmesini kolaylaştıran bir kaos yarattı. Depremin ardından 27 yaşındaki Sakine Nur Gül, ailesinin Antakya'daki apartmanına ulaşmak için kar fırtınası ve acil durum araçlarıyla tıkanan yollarda ilerlediğini ve nihayet binanın yıkılmasından 19 saat sonra ulaştığını söyledi. 

Akrabalarının içeride gömülü olduğunu varsayarak, kurtarma görevlileri cesetleri ve hayatta kalanları ararken enkazın başında beklediğini anlattı. Ancak altıncı gün bodruma ulaştıklarında akrabalarını bulamadılar. Böylece, aynı binada kaybolan 28 kişi arasında bulunan annesi, babası ve erkek kardeşini bulmak için haftalar süren acı dolu bir maceraya başladı.

"Öldüklerinden emin olana kadar yas tutamayacağım"

Gül, depremden hemen sonra canlı olarak çıkarılmış olabileceklerini düşünerek, bölgedeki hastaneleri ve mezarlıkları ziyaret etti ve DNA'sının bir eşleşmeye yol açacağı umuduyla kan verdi. İlk başlarda, geniş bir alana yayılmış, numaralandırılmış yeni mezarlar bulduğunu ancak kimin nereye gömüldüğünü açıklayacak kimse olmadığını söyledi. Bazı hastaneler, mahremiyet kaygılarını gerekçe göstererek yoğun bakım ünitelerindeki kimliği belirsiz hastaların fotoğraflarını ona göstermeyi reddetti. Depremden dokuz gün sonra babasının bankası, ailenin artık var olmayan dairesi için son otomatik ipotek ödemesini gönderdi. Gül, hala hayatta olduklarına dair umudunu korumak için mücadele ederken, öldüklerinden emin olana kadar yas tutamayacağını söyledi.

5 bin 840 kişi 1999 depreminden beri kayıp

Türkiye'de daha önce meydana gelen depremlerde de çok sayıda kişiden haber alınamadı. İstanbul yakınlarında 1999 yılında meydana gelen depremde 18 bin fazla kişi hayatını kaybetti. Bugüne kadar 5 bin 840 kişi resmi olarak hala kayıp ve çoğunun kimlikleri tespit edilemeden defnedildiğine inanılıyor. Bu kişiler ölü sayısına dahil edilmedi.

Adli tıp profesörü Hilal, geçen ayki depremin ardından, deprem bölgesinde kimliği belirlenemeyen yaklaşık 5 bin kişinin gömüldüğünü söyledi. Ancak o zamandan bu yana geçen haftalarda bu sayının bin 470 civarına düştüğünü çünkü gömülen cesetlerin çoğunun DNA eşleşmeleri ve diğer yöntemlerle kimliklerinin tespit edildiğini söyledi.

Reema Balıkçı ve oğlu Muhammed, 2 Mart 2023'te Atakya'da kayıp kızları için mezar taşlarına bakıyorlar. (Sergey Ponomarev/New York Times)

Hilal, insanların farklı şekillerde kaybolmuş olabileceğini söyledi. Zor durumda kalan kurtarma görevlileri, çoğu vakada fotoğraf, parmak izi ya da kan toplamış olmalarına rağmen, cesetleri kimliklerini tespit edemeden gömmüş olabilirler. Diğerlerinin ise enkazda çıkan yangınlar nedeniyle yanmış olabileceğini, bunun da kimlik tespitini zorlaştırdığını söyledi. 

Hilal, sonuç olarak kayıp sayısının, devletin DNA eşleştirmesi yapamadığı ve çok sayıda vatandaşın ve sakininin parmak izine sahip olmadığı 1999 yılına göre daha düşük olmasını beklediğini söyledi. Ancak birçok aile için belirsizlik devam ediyor. Depremden sonraki günlerde Reema Balıkçı, iki oğluyla binalarının enkazından kurtarıldığını, kocasının ve küçük kızının cesetlerine ulaşıldığını söyledi. Ancak büyük kızı 17 yaşındaki Fariyal İdris ve başka bir aileden kurtarılıp ambulansla gönderilen 15 yaşındaki bir kız çocuğu kayıptı. 

Narlıca'daki nakliye konteynırlarında polis, kocası ve küçük kızının kayıtlarını buldu, ölüm belgelerini hazırladı ve yakınlardaki geniş yeni mezarlıktaki arsalarının yerlerini ve numaralarını verdi. Ayrıca bir sürprizle karşılaştı: Ailenin kayıp olduğunu bile bilmediği aynı soyadlı bir yeğeninin mezar yeri. Ancak büyük kızından hala bir iz yoktu. Baliqji, "Bekleyip ne olacağını göreceğiz" dedi.

© 2023 The New York Times Company