Esin Hamamcı
2002 yılında Kale Grubu’na katılan ve 2015 yılından bu yana da Kale Grubu’nda Kurumsal Gelişimden Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Esra Yazıcı Tözge, 20 senedir hobi olarak seramik heykel yapıyor. Goba Art& Design’da, 8 Haziran’a dek devam eden sergisi Ben Hiç Kimseyim. Ya Sen?’de, “hiçlik” üzerine bazı insanlık durumlarını sorguluyor Tözge ve serginin başlangıç noktasını bu “hiç olma hali” oluşturuyor. Beslendiği en önemli kaynaklar ise şiirler, özellikle de Emily Dickinson’ın “I’m Nobody” şiiri. Sergi üzerine sanatçı Esra Yazıcı Tözge’yle konuştuk.
Ben Hiç Kimseyim. Ya Sen? sergisinin hikâyesi nasıl başladı?
Aslında 20 senedir hobi olarak seramik ve heykel yapıyorum. Bana seramik ve heykeli öğreten, sevdiren üç hocam oldu: Ayten Turanlı (Atölye Pi), Pınar Yeşilada (Atölye Ada) ve Zehra Korkmazlar (Meercat Sanat Atölyesi). Bazı atölye sergilerine katılmış olsam da, kişisel bir sergi yapma fikri ancak tam zamanlı işimi bırakıp, heykele daha çok zaman ayırma kararım ile birlikte bir hedefim olabildi. Bu hedefimi paylaştığım bazı arkadaşlarım da, sen heykelleri yap, sergi için biz çalışacağız dediler. Bu şekilde sadece kendime değil onlara da verdiğim sözü tutmak üzere sergi hazırlığına başladım…
Heykellerinizde Emily Dickinson, Özdemir Asaf, Aziz Nesin, Kahraman Tazeoğlu, Can Yücel ve Nâzım Hikmet’in dizelerinden esintiler de var. Şiirler sizi nasıl etkiledi?
Emily Dickinson ve Özdemir Asaf beni en çok etkileyen, kendilerine, derinliklerine, ifadelerine hayran bırakan şairler. Karşılaştığım bazı olaylar, bazı davranışlar benim aklıma ya bir şiir getirir; ya bir söz, ya da bir şarkı… İş ve sosyal hayatta kendini kanıtlama ve gösterme mücadelesi içinde çırpınan insanlığın hali bir sabah aklımda bir şiir ile uyanmama sebep oldu: Emily Dickinson’ın “I’m Nobody” şiiri… Ve ben o sabah bu şiiri heykele taşımaya karar verdim. Sonra da beni etkilemiş bazı şiirlerin esin kaynağı olduğu heykeller yapmaya başladım.
Sergi hiçlik meselesi üzerine duruyor. Hiçlik kavramı üzerine başlayan bu arayışın sizdeki yankısı nedir?
Başarılı olmak ve bunun karşılığı olarak değer görmek üzerine kurulmuş bir dünya düzenini, yaşım ilerledikçe, yaşanmışlıklar arttıkça sorgulamaya başladım. Bu çaba niye? Aslında sınırlı sayıdaki lider, bilim insanı, düşünce insanı ve sanatçı dışında hatırlarda ve hatta hatıralarda dahi kalmak o kadar güç ki… Kendi ailende dahi… Hele bir de ‘iyi’ olarak kalmak… Özellikle sosyal medya kullanımının verdiği ivme ile bireylerin her an sahnedeymişçesine çaba içinde olması ve son derece kısa, gelip geçici bir şöhret için mücadele vermesi, ne kadar yorucu, ne kadar boşuna… Ben bunda esas suçlu olarak sosyal medyayı bellemişken, Emily Dickinson’ın 100 yıl önce yazdığı şiir bana gösterdi ki, bu aslında insanlığın hastalığı. “Ben, ben, ben” demek… Kendini bu kadar önemli sanmak… O zaman düşündüm ki, çağdan bağımsız herkes bir seçim yapabilir. Benim seçimim de bu oldu. Önemli, ünlü, güç sahibi olmayı değil, adil, sevgi dolu, samimi, kapsayıcı ve paylaşımcı olmayı, elimden gelen ne ise onun en iyisini yapmayı seçiyorum.
“Hiçbir eserimin ikincisi yok”
Sergide toplam kaç eserinizi görebiliyoruz?
Sergide 14 heykel ve 6 duvar panom yer alıyor. Hepsi seramik, hiçbirinin ikincisi yok. Hepsini tek tek elle çalıştığım için, kalıbı alınmadığı için, ikincisi hiçbir zaman olmayacak. Seramik olduğu için, düşerse kırılacak, onlar da insan gibi bir hiç olacak… Toprağa karışacak…
Seramik malzeme olarak sizin için ne ifade ediyor? Heykellerinizde hep seramik malzeme mi kullanıyorsunuz?
Heykellerimi hep kil ile yapıyorum. Kalıp aldırıp bronz veya resin döktürdüğüm de oluyor ki o zaman istediğiniz adette ürettirmek mümkün. Ama ben bu sergide sadece seramik heykelleri paylaşmayı arzu ettim. Seramik asırladır kullanılan, hem fonksiyonel araçlar, hem da sanat amaçlı işlenen harika bir malzeme bence. Aslında sonuç alması son derece zor ve çok sürprizli. Şekil verirken zaten zor bir süreç yaşıyor insan, ayakta tutmak, doğru nemde tutmak, daha önce yaptığını bozmamak… Sonra ise kurutmak, kuruttuktan sonra fırından patlamadan çıkması için dua etmek… Çatlar, patlar ise tamir etmek… Sırlamak… Ama artık çok sayıda üretilen ve tüketilen endüstriyel ürün ve dekoratif sanat objelerinin yorgunluğu var ki, aza, öze, emeğe dönmek bana daha doğru geliyor. Hızlı hızlı üretip, hızlı hızlı tüketmek yerine…
Sergiyi 8 Haziran tarihine dek Goba Art & Design'da ziyaret edebilirsiniz.