26 Aralık 2024, Perşembe Gazete Oksijen
Haber Giriş: 11.04.2024 10:13 | Son Güncelleme: 11.04.2024 10:20

Ekrem İmamoğlu, The Economist'e yazdı: 31 Mart ulusal değişikliklere zemin hazırlayacak

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İngiliz dergisi The Economist için 31 Mart seçimlerini değerlendirdiği bir yazı kaleme aldı. "Partiler ve siyasi liderler demokrasiye olan umutlarını kaybetseler bile vatandaşlar kaybetmiyor" diyen İmamoğlu'nun yazısı şöyle:
Ekrem İmamoğlu, The Economist'e yazdı: 31 Mart ulusal değişikliklere zemin hazırlayacak

31 Mart'ta gerçekleşen yerel seçimlerin sonuçları Türkiye tarihi için bir dönüm noktası. Seçmenler tarafından yerel iktidarın büyük bir kısmının muhalefete emanet edilmesiyle birlikte Türkiye artık seçeneksiz değil. Gidişatının yönünün yeniden demokrasi olduğu sağlam bir şekilde belirlendi.

Özellikle devlet kaynaklarının iktidar partisi ve adaylarına tahsis edilmesi ve medyanın hükümet tarafından kontrol edilmesi gibi haksız rekabet koşullarına rağmen, benim de üyesi olduğum muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) seçimlerden zaferle çıktı. Hükümet yetkilileri ve Cumhurbaşkanı, İstanbul'daki belediye başkanlığı seçimlerinde rakibimi desteklemek için kampanya yürüttü. Geçen yılki seçimlerde CHP ile ittifak yapan diğer muhalefet partileri koalisyonumuzu terk edip kendi adaylarını çıkarsalar da biz kazandık.

Bu zafer, gerçek demokratik gücün halkın elinde olduğunu gösterdi. Bu, İstanbul modeli olarak adlandırdığımız yeni bir belediye yönetimi biçimine yönelik bir güven oylamasıydı. Bu model eşitliğe, demokratik sürece sivil katılıma ve yerel düzeyde daha etkin ekonomik ve sosyal kalkınma politikalarına öncelik veriyor. 

Ekonomik krize karşı bir protestoydu

31 Mart'ta seçmenler sadece İstanbul ve ilçelerinde değil, tüm Türkiye'de sosyal demokrat adayları seçerek seçim haritasını yeniden çizdi. Verdikleri mesaj açıktı. Bundan böyle hukukun üstünlüğü ve demokrasi ile yönetilen bir ülke görmek istiyorlar. Bölücü politikaları ve otoriterliği reddediyorlar. Kutuplaşmayla parçalanmış bir Türkiye değil, birleşmiş bir Türkiye hayal ediyorlar. Dahası bu seçim sonucu yükselen enflasyon, artan işsizlik, hayat pahalılığı ile derinleşen ekonomik krize karşı da bir protestoydu. 

İktidarı 22 yıldır elinde tutan mevcut hükümet, gençler, kadınlar, mavi yakalı işçiler ve emekliler gibi kilit seçmen gruplarının desteğini kaybetti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve partisi Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) büyük şehirlerde ağır bir yenilgiye uğradı ve destekleri daha çok kırsal kesimde yoğunlaştı. Buna karşılık, CHP orta ve doğu Anadolu'da benzeri görülmemiş bir destek kazanarak Türkiye genelinde siyasi dinamiklerde değişimin sinyalini verdi.

Değişim için güçlü bir arzuları var

Seçim sonuçları demokratik muhalefete yeni bir enerji aşıladı. Sadece bir yıl önce seçmenler cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kıl payı Erdoğan'ı desteklemişti. O zamandan bu yana CHP liderlik değişiklikleri yaptı ve programını kökten yenilemek için bir süreç başlattı. Türkiye halkı bu yön değişikliğinin farkına vardı ve memnuniyetle karşıladı. Değişim için güçlü bir arzuları var.

Bu seçim aynı zamanda vatandaşların siyasilerden çok daha güçlü ittifaklar kurabileceğini gösterdi. Partiler ve siyasi liderler demokrasiye olan umutlarını kaybetseler bile vatandaşlar kaybetmiyor. Türkiye'nin demokratları olarak bu taban ittifakını genişletmeye kararlıyız. Türk demokrasisinin geleceği ve ülkenin refahı buna bağlı.

Geçtiğimiz yirmi yıl, dünyanın dört bir yanında otoriter hükümetlerin iktidara gelmesiyle bir demokrasi krizine sahne oldu. Popülizm ve kutuplaşma tarafından yönlendirilen bu çalkantı, küresel belirsizlikleri körükledi ve insanları demokratik dönemin sonunun yakın olup olmadığını sorgulamaya sevk etti.

Ancak Türkiye için 31 Mart tam tersi bir anlam taşıyor: Demokrasinin erozyona uğramasının sonu. Bu, sadece Türkiye için değil, aynı zamanda yakın bölgesi ve ötesi için de derin anlamlar taşıyan bir dönüm noktası. Otoriter eğilimlere nasıl meydan okunabileceğini gösterdi ve dünyaya örnek oldu. Pek çok ülkede seçmenler partizanlığa sıkı sıkıya bağlı. Türkiye bunun böyle olması gerekmediğini gösterdi. Yönetim için tutarlı ve inandırıcı alternatifler sunulduğunda, seçmenler tercihlerini değiştirmeye ve popülist otoriterliği reddetmeye istekli.

Benim de aralarında bulunduğum seçilmiş belediye başkanlarına düşen görev, hesap verebilir yerel yönetim için ortak kurallar dizisinin tutarlı bir şekilde uygulanmasını sağlamak. Bu yaklaşım, CHP'nin elindeki yargı bölgelerinde kamu hizmetlerinin güvenilir bir şekilde izlenmesini ve değerlendirilmesini gerektiriyor.

Aynı zamanda, başta deprem ve afet hazırlığı ve yönetimi olmak üzere, şehirlerimizin ve ülke genelinin kronik sorunlarını ele almak için hükümetle işbirliği yapmaya çalışacağız. Kapsamlı bir dizi reform önerisi geliştirerek ekonomimizi, demokrasimizi ve hukuk sistemimizi güçlendirmek için tedbirler alacağız.

Ulusal değişikliklere zemin hazırlayacak

CHP, Erdoğan'ın AK Parti'sine karşı ülke liderliği için en güçlü alternatif olarak ortaya çıktı. Önümüzdeki beş yıl boyunca Türkiye nüfusunun yüzde 70'inden fazlasını ve ekonomisinin neredeyse yüzde 80'ini oluşturan belediyeleri sosyal demokrat belediye başkanları yönetecek. Bir sonraki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine doğru ilerlerken, yerel düzeydeki değişiklikler ulusal düzeyde daha geniş çaplı değişikliklere zemin hazırlayacaktır.

Erdoğan'ın popülist rejiminin çabaları ne olursa olsun, İstanbul ve Türkiye özgürlük, demokrasi ve sosyal uyumun sembolü olarak kalacaktır. Halkı önceleyen yeni bir siyasi ahlak, otoriter popülizme galip gelecektir. Demokratik çürüme ve ekonomik gerilemenin damgasını vurduğu bir neslin ardından Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüzyılına demokrasiye olan inancını tazeleyerek giriyor.

The Economist’ten alınmış, Oksijen tarafından çevrilerek lisanslı olarak yayınlanmıştır. Orijinal metne www.economist.com adresinden ulaşabilirsiniz.