17 Mayıs
Yarın Özge ile Yağız geliyor, kısmetse günü denizde beraber geçireceğiz. Hedef Karaburun tarafını keşfetmek. Öbür gün de Ayvalık’a eve dönüş günümüz, nispeten seyrimiz uzun. Yani demem odur ki, yarına ve öbür güne bugünden yemekleri hazırlamakta fayda var, rahat etmek adına. Bakınıyorum, bu tekne pilav yapılmasını hak etmiyor mu? Ediyor. Elimde de patlıcanlar var. O zaman patlıcanlı pilav şahane olur. Hem pişirirsin hazırdan kolay olur, hem acayip severim, hem patlıcanları kullanmış olurum. Patlıcan dışında kabak, az fasulye, soğan, patates, domates falan da var, onlar da zeytinyağlı türlü olur, sebze temizliği için birebir. Hem de pişmiş olur, son gün seyir halinde beni uğraştırmaz. İşe girişiyorum.
Yolda Marvy’nin önünde demirleyeceğiz, öğle öncesi keyfi* için, Tamer Bey, Club Marvy’nin GM’i, eşi Ahu ve Mosche gelecekler. Elbette kahve demleyeceğim ama elimdeki meyveleri bitirmek için beyaz şaraplı bir sangria hazırlamaya karar veriyorum. Çileklerin sonu, 1 tek armut ve 1 tek portakal var. Dilimleyip kavanozlara dolduruyorum, üstüne beyaz şarap ve 3’er kapak da portakal likörü... Biraz buzdolabımsıda dinlensin, tadı kendine gelsin, bir de soğusun. Onu halledince, patlıcanlı pilava girişiyorum. Haa, bu arada stokta baldo pirinç yok. Öğleden sonra Çeşme’ye varacağız, pirinci oradan alırım, pilavı da orada pişiririm. Ama patlıcanlarını ve soğanını şimdiden halledip kenara koymak istiyorum. Soğanları kavurmaya başlıyorum, ızgarada da patlıcanları iyice yağladıktan sonra kızartıyorum. Soğana tarçın, yenibahar, kuru nane ve limon kabuğu koyup yumuşayınca altını kapıyorum. Patlıcanları da kağıda alıp kenara koyuyorum. Hemen türlünün malzemesini doğruyorum, bir poşetle buzdolabımsıya kaldırıyorum. O arada domateslerin bir kısmının patladığını keşfediyorum. Ya çöp ya bi’şey. Bi’şey’e karar veriyorum, az zeytinyağı, az tuzla pişiriyorum. Türlüyü içinde pişirmeye karar verdim. Öğle öncesi keyfi için misafirler geliyor, bu arada Tamer Bey soruyor, bir şey lazım mı? Baldo pirinç? Tabii hemen geliyor. Yaz için gerekecek tüm pirinç stokunu yaptık, o kadar çok. Misafirler gidiyor, biz tekrar yola çıkıyoruz. Öğlen için nefis bir koyda duruyoruz. Maldivler veya Gökova halt etmiş, şaşırıyoruz. Öğle yemeğinde ilk gün marine ettiğim pirzolaları ve patlıcan salatasının sonunu yiyoruz. Ben pişirmeye devam ediyorum. Patlıcanlı pilavı yapıp demini açmadan beklemeye alıyorum. Pişirdiğim domates sosun içine de türlünün sebzelerini koyup kısık ateşte zeytinyağı, tuz, taze nane ve maydanoz ilavesiyle pişmeye koyuyorum. O tıngırdarken denize girip güneşte kuruyoruz. Öğlen kuvvetli yediğimiz için akşamı hafif geçelim istiyorum. Elde kalan tüm sebze patates ve soğan, o zaman patates mücveri bizi paklar. Parçalayıcıyı çıkarıyorum, soğan ve patatesleri çekiyorum. Tuz ilave edip eski bir keten peçeteyle pasarellanın ucuna asıyorum. Hani tuz sebzedeki suyu açığa çıkarsın, o da aksın gitsin diye. Mücveri yaparken sıvıyı azaltmış olmak esastır. Mücveri toplamak için yumurtam var, ama un yok. Onun yerine elimdeki yulaftan çekip bir un yaratıyorum, koyuyorum kenara. İlk seferden yaptığım çilekli sos hala buzdolabımsıda ve yaşıyor. Bir de yoğurt, peynir ve harissa ile bir sos yapıyorum.
Türlü pişiyor, tüm hazırlıklar bu akşam, yarın ve öbür gün için tamam, artık keyif zamanı. Deniz güzel, demirlediğimiz koy olağanüstü, yola devam etmemeye, buranın keyfini çıkarmaya karar veriyoruz. Güneşte biraz daha mayışıyoruz, denize giriyoruz, tembellik ederken akşamüstü oluyor. B’ viskili zencefilli bir akşamüstü şeysi yapıyor. Patates mücveri kızarıyor, soslarına bandırıp yerken gün bitiyor. Huzur.
18 Mayıs
Sabah kalkıyoruz, açıkta hava var. Düşündüğümüz Karaburun’a gitme planı yalan oluyor. Mecburen Alaçatı’da marinaya giriyoruz. Özge ile Yağız geliyorlar. Koy koy gezmek yerine, marinada çakılı oturuyoruz. Ama keyfimizi bozmuyoruz, yemekler yeniyor, kadehler tokuşturuluyor, çokça gülünüyor ve ısındıkça suya atlanıyor. Allahtan marinadayız ama doğru dürüst kimse yok, deniz gayet temiz. Akşamüstü acıkıyoruz, öğlenin patlıcanlı pilavının yanına soğanlı domates salatası yapmıştım, artanını bir fırt tarçın, biraz kuru reyhan, biraz da peynirle pişirip dönüştürüyorum, içine yumurta kırıyoruz. Ekmeğin sonunu da kızartıp bana bana yiyiyoruz. Sokağa çıkma yasağı başlamadan misafirler Urla’ya evlerine dönüyorlar.
19 Mayıs
Vakitlice demir alıyoruz, eve varmak için 4.5 saat civarı yolumuz var. Öğlen hem mola hem öğle yemeği için Maden adasında duruyoruz. Türlü çıkıyor, yanına yoğurdun ve hıyarın sonuyla bir de cacık. Tamamız. Bu seferin de sonuna geldik. Şimdi toplanma zamanı. * Öğle öncesi keyfi: İngilizce’de “elevenses” diye öğle yemeğinden önce ufak bir atıştırmalıkla çay, kahve ya da tercihe göre içki ile yapılan bir mola/keyif anının tanımlanması.