16 Haziran
Marvy’ye geldim, Tire Pazarı workshop’u var. Menü oluşturdun mu diye sordular, hayır dedim. Çünkü pazara gideceğiz, malzeme bana menüyü söyleyecek. Nitekim öyle de oldu. Dolaşmaya başlar başlamaz bir tezgahta acur gördük. Taze sarımsak da vardı aynı tezgahta. İki yanda da olgun mis kokulu kayısılar... İşte ilk yemek kendini söyledi bana, tüm tadıyla gelip damağıma yerleşti. Derken koruk gördüm, reyhan vardı demet demet. Çilek ve dahası hem beyaz hem kara dutlar. Bir de ot olarak susam otu bulduk, ne de olsa bahar geçti, ot mevsimi geçti.
Aklımda Tire Pazarı’na gelmişken kendime nohut peksimeti almak vardı, bakınırken peksimetin yanında o nohut ekmeğinden de gördüm. Hani kare olan, uzun dikdörtgen dilimler çıkarabildiğimden. Acayip kokulu bir kekik ve şahane kabak çiçekleri de aldık. Tabii ki çamur peynirini de pas geçmedim. Otele dönünceye kadar menü oluşmuştu bile. Hemen yazdırdım Ulaş’a, Ezgi de bana güzel bir fener balığı buldu, her şey tamam oldu. Şimdi, sırasıyla: Önden içkinin yanına çıtır yaptık. Çıtırları odun fırınında çıtırdattık ama üstüne önce o aldığımız taze kekiklerden kıyıp aromatik bir zeytinyağı hazırladık. Fırından çıkan çıtıra hemen çamur peyniri sıvaştırıp üstüne kekik yaprakları ekledik. Çıtır çıtır içkinin yanında şahane oldu. Sofraya oturunca üç farklı salata/başlangıç koyduk ortaya. Paylaşmalık. Biri olgun domateslerin üstüne koruk suyuyla çiğ pişmiş sardalyalar. Bol karabiber, füme tuz, taze kekik yaprakları ve ciddi miktarda Marvy’nin kendi bahçesinin zeytinyağından.
İkincisi haşladığımız ılık susam otlarıyla yaptığımız salata. Önce çilekleri biraz nar ekşisi, karabiber ve zeytinyağı ile ezip sos yaptık. Tabağın altına işte bu sos. Ayrıca zeytinyağı. Sonra öbek öbek otlar. Aralara daha çilekli sos ve iki renk dut. Hepsinin üstüne karabiber ve tekrar zeytinyağı. Sonuncusu, ki bu acayip bi’şey oldu, acur ve kayısı salatası. Kayısıları beraber yaptığımız yemek dersi sırasında elma ve erik sirkelerinde bol şeker, kafi miktarda tuz ve acı biberle turşulamıştık. Ama tabii tam bir turşu denemez, zira pişti, ama sirkesini-şekerini hissettiğin, acısının uzaktan belirdiği, kayısının nektarının taçlandığı bir numara oldu. Bir de sirke, tane karabiber ve çilek kaynatıp ayıkladığımız taze sarımsak dişlerinin üstüne döktük. İşte o daha turşumsu oldu. Acurları incecik doğradık koruk suyuyla şöyle bir karıştırıp tabağın altına yerleştirdik. Üstüne kayısılar, ince doğranmış sarımsak turşuları, tuz, karabiber ve bolca reyhan yaprağı. Sos olarak da kayısının o nektarlı sirkesini zeytinyağı ile hepsinin üstüne gezdirdik. Acayip oldu. Tüm malzemeyi, yani acur, kayısı, sarımsak ve reyhanı tek bir çatala topladığın zaman ağzındaki katman katman lezzet patlaması bambaşkaydı.
Sonra yine derste beraber doldurduğumuz kabak çiçeklerinin kızartması... Lor, limon kabuğu ve reyhan. Derken sıra ana yemeği hazırlamaya geldi.
Ekmek üzeri fener
Nohut ekmeklerini ince dilimler halinde az kızarttık. Üstlerine o taze kekik, tatlı toz kırmızı biber, bol karabiber, sarımsak ile karıştırdığımız zeytinyağından sürüp tekrar odun fırınına attık. O kızarırken, Ulaş incecik doğranmış acı olmayan kıl biberleri fırına attı, şöyle bir ölünce irice doğradığı fenerleri de aynı tepsiyle odun fırınına. Sadece tuz ve değirmen karabiberle. Şöyle gerçekten sulu sulu, yiyenin ‘ıstakoz mu bu?’ diyeceği kıvamda pişirdiği bu fenerleri kıtırdamış kekikli ekmeklerin üstüne boca etti. Hepsinin de üstüne bol taze kekik. Efsane oldu! Tatlı olarak Tire’nin meşhur Osman Usta’sından çıtır çıtır tulumba tatlısı ve Ayhan Usta’nın incirli dondurmasıyla menüyü tamamladık.