02 Mayıs 2024, Perşembe Gazete Oksijen
Haber Giriş: 28.03.2024 16:18 | Son Güncelleme: 28.03.2024 16:22

NYT yazarı Stephens: Rusya'daki saldırıda suçlu kim?

Moskova'da gerçekleşen terör saldırısını DEAŞ mı düzenledi? Yoksa bu Vladimir Putin'in Ukrayna'yı suçlamak için yaptığı bir plandan mı ibaretti? New York Times yazarı Bret Stephens, terör saldırısına ilişkin teorileri kalem aldı
NYT yazarı Stephens: Rusya'daki saldırıda suçlu kim?

Bret Stephens / The New York Times

Cuma günü Moskova dışında bir konser salonunda meydana gelen ve en az 139 kişinin ölümüne neden olan terör saldırısıyla ilgili akla yatkın iki hipotez var. Birincisi, bunun içeriden bir iş olduğu yani Rus güvenlik servisleri tarafından düzenlendiği ya da en azından onların bilgisi dahilinde gerçekleştirildiği. İkincisi ise böyle bir şeyin gerçek olmadığı. 

Açık toplumlarda komplo teorileri kaçıklar içindir. Kapalı toplumlarda ise siyasi olayları anlamanın (her zaman doğru olmasa da) makul bir yoludur. 1999 yılında, yetkililerin Çeçen teröristleri suçladığı bir dizi apartman bombalanmasında 300'den fazla Rus öldürüldü ve bin 700 kişi yaralandı. Bu saldırılar, ikinci dereceden bir memurken hızla Federal Güvenlik Servisi (FSB) direktörlüğüne ve başbakanlığa yükselen Vladimir Putin'in ikinci Çeçen savaşını başlatması için bir bahane oldu.

Mantıksız açıklamalar

Sonra garip bir şey oldu. Polis, Ryazan kentindeki bir apartmanın bodrumunda, sabah 5:30'da patlayacak şekilde ayarlanmış bir fünye ve zamanlayıcıya bağlı üç büyük beyaz toz çuvalı buldu. Toz üzerinde yapılan ilk testlerde, diğer bombalama eylemlerinde de kullanılan hekzojen adlı patlayıcıya rastlandı. Polis kısa süre içinde çuvalları yerleştiren suçluları yakaladı ve bu kişilerin FSB çalışanları olduğu ortaya çıktı. Rus hükümeti daha sonra çuvalların şekerle dolu olduğunu ve bir eğitim tatbikatı olarak binalara bırakıldığını söyledi. Ancak tarihçi David Satter ve diğerlerinin de belgelediği gibi, bu iddia mantık. Ve olayı araştırmak isteyen çok sayıda gazeteci ve siyasetçi zehirlenerek ya da vurularak öldürüldü.

Bu tarih neden önemli? Çünkü Garry Kasparov'un The Wall Street Journal'da belirttiği gibi, Putin'in "Rus ya da başka bir tür kana, eğer dökülmesi hedeflerini ilerletecekse, alerjisi olmadığını" gösteriyor. Putin'in cuma günkü katliam için hemen Ukrayna'yı işaret ederek sahte bayrak saldırısı için bir motivasyon sağlamış gibi görünmesi bir şeyler anlatıyor. Ukrayna'nın olayla herhangi bir bağlantısı olması halinde Batılı ortakları nezdindeki güvenilirliğini derhal yok edeceği düşünüldüğünde, saçma ama anlamlı bir suçlu seçimi.

Saldırının, Putin'in bu ayki sahte oylamada yeniden seçilmesinin hemen ardından ve tam da Ukrayna'daki savaş için on binlerce yeni askeri harekete geçirmeye çalıştığı sırada meydana gelmesi de bir şeyler söylüyor. Bu ilk hipotez. Ancak Rusya'da da terörizmin acımasız bir geçmişi var ve ABD 7 Mart'ta Moskova'yı bir saldırının eli kulağında olduğu konusunda uyardı (tıpkı Ocak ayında DEAŞ'ın saldırısından önce İran'ı uyardığı gibi). Her iki durumda da uyarılar göz ardı edildi. Putin uyarıları "toplumumuzu korkutmaya ve istikrarsızlaştırmaya yönelik bir girişim" olarak değerlendirdi.

DEAŞ yok olmaktan çok uzak

Bu da zaten bildiğimiz bir şeyi gösteriyor: Putin'in devleti acımasız olduğu kadar beceriksiz de. Ve sahip olduğu düşmanlarla, Batılı güçler ile Kiev'deki Nazi rejimi arasında hayali bir komplo icat etmesine gerek yok. Rusya kendi iç zayıflıklarını (azalan nüfus, bölünmüş etnik azınlıklar, beyin göçü ve enerjiye bağımlı ekonomi) dış fetihlerle asla çözemez. Ancak bu durum başka bir şeye işaret ediyor: DEAŞ'ın Irak ve Suriye'nin kuzeyindeki sözde halifeliğinin çöküşünden beş yıl sonra, örgüt ve uzantıları yok olmaktan çok uzak. 

Yaklaşık 9 bin azılı DEAŞ savaşçısı Suriye'deki çeşitli kamplarda esir olarak tutuluyor ve ABD'nin yardımıyla (Donald Trump'ın sona erdirmeye çalıştığı) Kürt güçler tarafından korunuyor. DEAŞ'ın Moskova saldırılarından sorumlu tutulan kolunun, çoğu Afganistan'da olmak üzere, 6 bin kadar savaşçısının serbest olduğu tahmin ediliyor. DEAŞ'ın diğer kolları ise ABD'nin terörle mücadele çabalarının yerel ayaklanmalar nedeniyle sekteye uğradığı Afrika'da faaliyet gösteriyor.

Başka bir deyişle, Washington küresel düzensizlikle yüzleşme çabalarından geri çekildikçe (ya da çekilmeye zorlandıkça), düzensizlik büyüdü. Moskova'da yaşananlar, 2015 yılında Paris'te 90 kişinin öldürüldüğü Bataclan tiyatrosunda yaşananları anımsatıyor. DEAŞ konser salonlarından hoşlanıyor gibi görünüyor. "Pivot" kelimesi, Obama yönetiminin "Asya'ya pivotu" ya da Trump ve Başkan Joe Biden'ın "büyük güç rekabetine pivotu" gibi dış politika tartışmalarında çok kullanılıyor. Ancak ilk pivottan çıkarılacak ders NATO'yu ve Avrupa'nın güvenliğini tehlikeye atarak ihmal ettiğimiz ise, ikincisinden çıkarılacak ders de İslamcı terör sorununun büyük ölçüde geride kaldığına inanarak kendimizi kandırdığımızdır. İsrail'in 7 Ekim'de öğrendiği gibi, liderlerin başka öncelikleri olduğu için bir ülkenin ölümcül düşmanları ehlileştirilmez ya da yok edilmez.

Bugün Amerika'nın güvenlik sorunu küreseldir: yeniden dirilen bir DEAŞ örgütü, rövanşist bir Çin, bölgesel olarak saldırgan bir İran ve paranoya arasındaki çizgilerin bulanıklaştığı bir Rusya. Rusya'da yaşananlar ister İslamcı terör, ister FSB komplosu, isterse de her ikisinin dehşet verici bir bileşimi olsun, bizim için kötüye işaret ediyor.

©️ 2024 The New York Times Company