16 Kasım
Selanik’teyiz. Artık burası da ev. Evet hala turistim, hala keşif aşamasındayım, ama yine de acelesiz, yavaş yavaş. Hele bir de ev düzeni var ya, o şahane. Düzen olunca daha çok da evde yeniyor. Gündüzler dışarıdaysa, akşam sofrası muhakkak evde kuruluyor. Dün geldik, akşam hemen evin oradaki şarküteri/marketten 3-5 bir şey aldık ve evde pişiriverdik. Biraz yeşillik, ayıklanmış nar ile salata. Bir de şişe bir beyaz etli balık dizmişlerdi, döküm ızgara tavasında o. Gerçi balık bize ağır geldi, tadını sevmedik, pek de yemedik, ama evde olmak iyi geldi, aldırmadık. Şimdi, bugün Modiano’da çarşıya gittik, evin alışverişini yaptık. Ama önce aldıklarımızı eve taşımak için tekerli bir alışveriş arabası. Sonra da onu doldurduk. Bir pancetta, biraz bebek kalamar, soğan, patates, sarımsak, küçük bir balkabağı, yeşil salatalar, taze soğan, maydanoz, nane, taze kişniş, biraz meyve, güzelim elmalar ve olgun Trabzon hurmaları, pırasa, kabak, beyaz saplı pazılar, pancar yaprakları... Dönüşte evin yan sokağındaki dükkandan orman meyveleri diye tanımladığımız böğürtlen, ahududu, organik yumurta ve organik yarım tavuk da aldık. Bir de B’nin o çok sevdiği salatalar var, bayağı yağlı marul kıvamında ama kıvrıksız, yağ gibi.
17 Kasım
Bütün gün sokakları arşınladıktan, bolca da kahve içtikten sonra, akşam yemeği için evdeyiz. Soframızı kurduk, şarabımızı açtık, müziğimizi de koyduk. Yemek de basit yollu halloldu. Önce dün fırınlanan balkabaklarını biraz taze zencefille bızladım, başlangıcı çorba ile yaptık. Ardından dün marine ettiğim bebecik kalamarları B’ çizdi, ben de kızgın tavada 1.5 dakikada pişiriverdim. Bir de salata yaptım. Ahududu, böğürtlen ve narları biraz çintilmiş kırmızı soğan, sirke, lime ve zeytinyağı ile beklettim, sonra da hepsini sos diye o B’nin sevdiği yağlı yaprakların üstüne olduğuyla boca ettim. Mis!