27 Aralık 2024, Cuma Gazete Oksijen

Büyük Zafer 100. Yıl


Nazım Hikmet - Kuvayi Milliye Sekizinci Bap

Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saatı sordu. Paşalar : ‘Üç’ dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlıyacaktı.

Kocatepe fotoğrafını çeken Etem Tem anlatıyor

O sabah Kocatepe’de bulunuyorduk. Taarruz, şafak vakti saat beşte başlamıştı. Mustafa Kemal Paşa, günler ve geceler süren yorgunluğuna rağmen ayakta, vaziyeti adım adım takip ediyor, direktifler veriyordu. Bir ara kumandanlardan ayrıldı. Tek başına, kayalıklar arasında dalgın ve düşünceli dolaşmaya başladı. Zaman zaman sahra dürbünleriyle düşman cephesine bakıyordu. Bir aralık o kayalık tepenin ucuna geldi. Hafifçe eğilmişti. Başparmağı dudaklarının arasındaydı. Hemen objektifimi çevirdim, adeta nefes almayacak kadar bir sessizlik içinde deklanşöre bastım, resmini çektim. Saat 11’di. O gün 7×11 boyunda sekiz on rulo film çektim. 

…2 Eylül’de Uşak’a girdik. Vakit yoktu. Ahır bozması bir yerde bir kaç film yıkadım. Fotoğraflar birbirinden güzeldi. Hemen dört tane yaptım, ertesi sabah götürdüm. İçeri aldılar. Berberi tıraş ediyordu. …Gazi, fotoğrafları aldı, baktı. Parmaklarını fotoğrafların üzerinde gezdirdi ve çekti, çok güzel, dedi.

…9 Eylül’dü. …Otomobillerle İzmir’e girdik. İlk işim bir fotoğrafçı bulmak oldu. Kocatepe’de çektiğim 8-10 rulo filmi bir Rum fotoğrafçıya verdim. …Zaman geçirmek için etrafta biraz döndük, dolaştık. Sonra yeniden geldik. Fotoğrafçı içeri girdiğimizi görünce ‘Fotoğraflarınız bir harika!’ diye bağırdı. Baktım fotoğraflar daha yaştı. …Kuruyup, hazır olması için bir gün daha lazımdı. Bornova’ya döndük… Ertesi sabah otomobille indik İzmir’e. Millet yollara dökülmüştü. Bayram vardı. ‘Biraz sonra Mustafa Kemal gelecek’ dedik… Görmeliydiniz o anı… İzmir yanıyordu. Ne dost ne düşman belliydi. Cayır cayır yanıyordu İzmir… Fotoğrafçı dükkanının olduğu yere güçlükle varabildik. Fakat ne görelim? Dükkan yanmıştı. Uşak’ta o ahır bozması yerde yıkayabildiğim birkaç film kalmıştı elimde. Ötekilerin hepsi fotoğrafçı dükkanıyla birlikte yandı kül oldu.”

Fikret Otyam’ın “Etem Tem” röportajı. 

Ulus Gazetesi 4 Aralık 1960

26 Ağustos sabahı, Büyük Taarruz’un başladığı ilk saatler… 23. Tümen birlikleri henüz Belentepe’ye ulaşamamış, genel gidişatı aksatan bu durum Başkomutan’ı düşündürmektedir. Anı yakalayan Etem Tem hemen Alman malı Reflex ICA marka makinesinin deklanşörüne basar ve Taarruz’un simge fotoğrafını çeker. Anılarında daha sonra şöyle der Etem Tem: “Sade bir asker esvabı, teklifsiz bir tavır, çevik bir vücut çizgisi, sonra bütün vukuatı içinde doğurup içinde yoğuran o baş, o harikulade insan kafası… Resme bir defa daha bakınız. Hiçbir milletin bu alelade fotoğrafından daha güzel bir kurtuluş abidesi yoktur…” Falih Rıfkı Atay da Milliyet’teki 26 Ağustos 1928 tarihli yazısında şu ifadeyi kullanır: “Fotoğraf objektifi, tarihe bu kadar canlı bir eser bırakmamıştır”

 

“Mustafa Kemal Paşa o sırada Belentepe’yi düşünüyordu”

Emekli Korgeneral Fahri Belen bu fotoğrafın çekildiği sırada Belentepe’ye taarruz eden 23. Tümen’in Kurmay Başkanı’dır; tümen komutanı ise Ömer Halis Bey’dir. Belen, 1983’te yayınlanan “Türk Kurtuluş Tarihi” adlı eserinde fotoğrafın Mustafa Kemal’in Ömer Halis Bey’e bir uyarı telefonu açmaya giderken 07.30 sularında çekildiğini belirtmiştir. Kitabında 23. Tümen’in Belentepe’yi almakta geciktiğini anlatan Belen şöyle devam eder: “Saat yedi buçuğa doğru, avcı hatlarımız 1000 metreye kadar sokuldukları bir zamanda tümen komutanı telefon başına çağırılarak tekdir edildi. Konuşma sırasında kumandanın sarardığını görüyordum. Ordu harekât şube müdürü Cemil Bey’den daha sonra öğrendiğime göre Halis Bey’le telefonda konuşan Başkumandan Mustafa Kemal Paşa idi. Atatürk’ün Kocatepe’de çekilen meşhur fotoğrafının, telefon başına giderken çekildiğini de yine Cemil Bey’den öğrenmiş bulunuyorum. Saat 09.00’da Belentepe’ye çıktık. Ertesi gün, Başkumandan bir harp hediyesi göndermek suretiyle Halis Bey’i taltif etti.’’

***

Prof. Dr. Temuçin Faik Ertan: Sakarya’dan Lozan’a kadar geçen iki yıl

Milli Mücadele’nin savaş stratejisi 1920’nin sonuna kadar vakit kazanma üzerineydi. 1921 Ocak ve Mart ayındaki iki İnönü savaşıyla ilk kez düzenli orduya geçilmiş, mücadele stratejik savunmaya evrilmişti. 13 Eylül 1921’de kazanılan Sakarya Zaferi ise savunma amaçlı savaş stratejisinin sonu olmuştu 

 

Prof. Dr. İlber Ortaylı: Dış politika ekseninde Taarruz ve siyasi etkileri

30 Ağustos Zaferi’nin bir dönüm noktası olduğunu belirten Prof. Dr. Ortaylı şu tespitte bulundu: Senin lider olduğunu nereden bilecekler? Liderlik öyle bugünkü gibi iki nutku güzel atmakla falan olmaz o zamanlar. Bakarlar; Sırat köprüsünü nasıl geçiyorsun milletle? Öyleleri lider olur zaten

 

Doç. Dr. Esra Özsüer: Atina bu savaşa neden girdi? Savaştan nasıl çıktı?

Uzun yıllardır Yunanistan’da sürdürdüğü arşiv çalışmalarını bu yıl Yunanistan Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Arşivleri’nde devam ettiren Doç. Dr. Esra Özsüer Yunanistan cephesinde yaşanan “Küçük Asya Felaketi”nin neden ve sonuçlarını yazdı

 

İki komutanın tarihi diyaloğu

“… Yunan generallerini getirdikleri zaman, Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa ile İsmet Paşa’nın arasında duruyordu. Fevzi Paşa ile İsmet Paşa eğildiler, fakat ellerini vermediler. Mustafa Kemal Paşa bu sahnenin hakim karakteriydi.” Halide Edip Adıvar

 

Prof. Dr. Fatih Yeşil: 26 Ağustos öncesi hazırlık döneminin az bilinen ayrıntıları

Sakarya’dan zaferle ama tükenerek çıkmış bir ordu. Savaşlardan tükenerek çıkmış bir halk... O ordunun ve halkın önünde G günü S saatinde yapılacak son bir savaş var. Başkomutan’ın elindeki son kozdur artık: Hazırlık, taktik ve topyekün savaş! 

 

Naim Babüroğlu: 26 Ağustos öncesi gizlilik ve aldatma planları (Taarruzu savaştan önce beyniyle kazandı)

Sakarya Meydan Muharebesi’nin zaferle sona ermesinin ardından Büyük Taarruz’a kadar geçen 11 aylık hazırlık süreci Türk ordusunun savaş stratejisinin de değiştiği bir dönemdi. Bu süreçte izlenen taktik ve hazırlıkları Em. Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu kronolojik sırayla kaleme aldı

 

Prof. Dr. Engin Berber: Küçük Asya ordusu üzerine bir hata analizi (Savaşa en çok Yunan komünistler karşı çıktı)

Resmi adı “Küçük Asya İşgal Ordusu” olarak kurulmuş bir ordu, Yunan tarihinin “en büyük ayıbı” olarak görülen feci bir yenilgi yaşıyor. Peki suçlusu kim? Nerede hata yapıldı? Prof. Dr. Engin Berber 100 yıl önceki Yunan ordusunu bilinmeyen yönleriyle değerlendiriyor

 

Dr. Selim Erdoğan: 26 Ağustos’tan 18 Eylül’e kadar 23 günün özeti

Milli Mücadele’nin harp coğrafyası üzerine araştırmalar yapan Dr. Selim Erdoğan’la Afyon’da başlayıp Bandırma’da biten ve Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın yolunu açan 23 günlük harekat sürecini konuştuk 

 

Doç. Dr. Ahmet Kuyaş: Ankara, İstanbul ve Londra’daki siyasi sonuçlar

Türk devrim tarihi uzmanı Doç. Dr. Ahmet Kuyaş, saltanatın kaldırılmasıyla başlayan devrim sürecinin diğer birçok devrimle karşılaştırılamayacak kadar kansız olduğunu belirterek devrimci kadronun hem seçkin çevrelerde hem de halk katında meşru bulunduğunu vurguluyor 

 

Prof. Dr. Ali Yaycıoğlu: 26-30 Ağustos ve Türk Devrimi analizi 

Mustafa Kemal’in 30 Ağustos tahlili, bir ulus-devlet kurma arifesinde, siyasal bir tez olduğu kadar, bir tarih tezidir. Bu zafer, esaret altındaki bir ulusu uyandırır, onu esaretten kurtarmakla kalmaz, ulusa devrimci bir irade kazandırır. Bu aynı zamanda küresel bir olgudur

 

Mustafa Kemal Atatürk: Zafer'in ikinci yıl değerlendirmesi

“Efendiler, artık vatan imar istiyor, zenginlik ve refah istiyor. İlim ve hüner, yüksek medeniyet, hür düşünce ve hür zihniyet istiyor. Şeref, namus, istiklal, gerçek varlık, vatanın bu taleplerini tamamen ve hızla yerine getirmek için esaslı ve ciddi çalışmayı emreder”

 

Yazar İzzeddin Çalışlar’dan Miralay İzzettin Paşa’ya mektup: Kzisei Ekato! (Yüz Yaşa!)

Yazar İzzeddin Çalışlar, 100’üncü yıl nedeniyle dedesi 1. Kolordu Komutanı Miralay İzzettin Paşa’ya bir mektup yazdı. Tarihe de notlar düşerek büyük bir içtenlikle yazılmış bu mektup aslında biz tüm torunlarından Milli Mücadele’yi yaşamış tüm nine ve dedelerimize bir selam ve saygı duruşu…

 

3 farklı yazardan 30 Ağustos

Bundan 100 yıl önce Büyük Taarruz ve 30 Ağustos Zaferi’ni yaşamış Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Falih Rıfkı Atay ve Mehmet Akif Ersoy'un son derece duygusal üç farklı anlatısından alıntı