"ali yaycıoğlu" ile ilgili içerikler
Tarih, demokrasi ve cumhuriyet
Tarih boyunca cumhuriyetlerin temel derdi, bireysel ve kolektif hak ve özgürlükler ile herkesi kapsayan kamusal yarar arasındaki dengeyi kurmaktır. Bence Türkiye Cumhuriyeti’nin eleştirel tarihi tam da bu noktaya odaklanmalı. Kamusal yarar ile hak ve özgürlükler arasındaki ilişki nasıl şekillenmiş? Peki ya Türk demokrasisi? Sorulması gereken soru şu; kamusal yarar ile birlikte demokratik tecrübenin büyük oranda aşındığı bu noktaya nasıl gelindi?
Cumhuriyet: Tarih, eleştiri ve gelecek
Türkiye Cumhuriyeti bir devlet örgütü ve o örgütün ideolojik, bürokratik, törensel, söylemsel unsurlarının toplamı olmanın ötesinde bir toplumsal varoluştur. Cumhuriyet, ilk önce bir toplumun kendini yönetir bir şekilde bir arada yaşamasından doğar
Cumhuriyet, yeniden
Öncelikle tüm okurların Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum. Önümüzdeki dönemde her yurttaşın...
Cumhuriyet tarihi denemelerine giriş
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en belirsiz zamanlarından birini yaşıyor. 2002’den beri Cumhuriyet’in kuruluşundan kaynaklanan tarihî sorunlarını çözme iddiası taşıyan bir iktidar tarafından yönetilen Türkiye, geldiğimiz noktada, içinden çıkması çok zor bir buhrana sürüklenmiş gözüküyor. Buhranı nasıl açıklarsak açıklayalım, büyük bir ihtimalle bir dönemin sonuna yaklaşmış durumda ve yenisinin arifesindeyiz. Gerçi bu dönemin nasıl biteceği ve yeni bir dönemin nasıl başlayacağı hakkında büyük belirsizlik var. Zaten içinden geçtiğimiz dönemin bir buhran olmasının nedeni de bu belirsizlik
Modern Afganistan ve modern Türkiye
Ankara hükümeti ve Kabil arasında 1921’de imzalanan ittifak anlaşması sonrası ilişkiler derinleşir. 1919-1924 arası, Amanullah’ın birinci reform dönemidir. Bu dönem yeni toprak ve vergi düzenlemeleri, zorunlu askerlik ve eğitim reformu tecrübeleri yaşanmıştır. Düzenli ordu kurma çabası Türk subayların gözetiminde devam etmektedir
Afganistan ve Türkiye: Panislamizmden anti-emperyalizme
Afgan Kurtuluş Savaşı ile Türk Kurtuluş Savaşı Avrasya’yı kuşatan İngiltere İmparatorluğu’na karşı direnişin iki önemli cephesidir. Bu iki hareket birbiriyle ilişkili şekilde gelişmektedir
Osmanlı ve İngiltere imparatorlukları arasındaki Afganistan
1866’da Diyubend şehrinde kurulan medrese kısa zamanda Hanefi fıkhının merkezlerinden biri olur. Abdülhamid ile İngiltere İmparatorluğu altındaki Hint-İslam hareketinin merkezlerinden biri olan medrese arasında önemli ilişkiler kurulur. Medrese 19’uncu yüzyıl sonlarında İngiliz kolonyalizmine karşı şiddeti dışlayan ama etkili bir direniş önerir. Bunun da ötesinde Afganistan’da modern İslamcı düşüncenin filizlendiği yerdir. Diyubendîlik bir yönüyle Tâlibân’ın içinden çıktığı ocaktır diyebiliriz
Afganistan: Küresel savaşlar ve İngiltere’nin çekilmesi
1878-80 yıllarındaki ikinci İngiliz-Afgan Savaşı, Osmanlı’nın Rusya’ya karşı, Balkanlar’daki eyaletlerini kaybetmesi ile sonuçlanmış 93 Harbi’yle aynı zamana gelir. Bu tesadüf değildir. 1877’de Rusya Romanya’ya girer, bunun sonucu Romanya Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrıldığını ilan eder
Afganistan: Devrimler çağından büyük oyuna
18’inci yüzyıl sonundan itibaren Afganistan çok daha küresel bir hikâyenin parçasıdır. 1780’lerden 1840’ların sonuna kadar, Avrupa’dan Amerika’ya, Afrika’dan Asya’ya tüm dünyayı büyük sarsıntılar beklemektedir. Bu sarsıntılar içinde İran, Afganistan, Hindistan (ve tabii Osmanlı İmparatorluğu) Fransa-İngiltere-Rusya rekabetine sahne olur
Afganistan’ın kuruluşu üzerine
Afganistan tarihi üzerine okumak şüphesiz bir ulusal tarih okuması yapmaktan çok daha geniş bir çerçeve...
Afganistan tarihine kısa bir giriş
Afgan millî tarihçiliği Afganistan’ın birleşik bir ülke olmasını 18’inci yüzyıldaki gelişmelere dayandırır. Şah Mahmud 1722’de uzun süre Batı Afganistan’ı kontrol eden Safevî İmparatorluğu’na son verir; İsfahan’ı ve İran’ın büyük kısmını işgal eder. 200 yıl hüküm süren Safevî hanedanı dağılır. 1725 yılında, Osmanlı İmparatorluğu ve Afganistan arasında ilginç bir olay yaşanır. Şah Mahmud’u devirip yerine geçen Eşref Han’ı destekleyen bir grup Sünnî Afgan ulemâsı, Sultan III. Ahmed’e bir mektup gönderip Eşref Han’ı İran hükümdarı olarak tanımasını ister. Osmanlı teklifi reddeder
İsfahan ve hikâye anlatan saray
Çehel Sütun, İsfahan’da günümüze sadece ikisi ulaşmış dört büyük saraydan biri. Duvar resimleri Çehel Sütun’u adeta hikâye anlatan ve şiir okuyan bir binaya dönüştürmüş. İslam dünyasında hiçbir yerde İran’daki kadar çok duvar resmi göze çarpmaz
İsfahan’da tahayyül
İsfahan ile İstanbul arasında şaşırtıcı benzerlikler var. Nakş-i Cihan Meydanı ile İstanbul’daki At Meydanı örneğin... Yeniçerilerin isyanlarda At Meydanı’na çıkışları aklıma geliyor. Nakş-i Cihan neden isyan mekan olmadı, halbuki ne güzel olurdu. Belki olur!
Okurlara not
Bu hafta okuyuculardan izin istiyorum. Nedense yaz aylarında daha da yoğunluk yaşamaya başladım. Yazılması gereken...
Şehri yürümek, şehri çizmek ve İsfahan
Bir şehri anlamanın yolları nelerdir? Hele uzun zaman geçirmediğiniz bir şehri... Şüphesiz o şehir hakkında okumak, şehri bilenlerden sormak, bir defter tutmak, notlar almak, harita üzerinde çalışmak ve şehre geldiğiniz zaman uzun uzun yürümek
İran ve Anadolu: Tek tarihten iki tarihe
11’den 16’ncı yüzyıla kadar İran (Diyar-ı Acem) ve Küçük Asya’yı (Diyar-ı Rum’u) birbirinden keskin sınırlarla ayırmak mümkün değildi. Aradaki kültürel etkileşim edebiyattan dini anlayışlara uzanan geniş bir yelpazede devam etti. 16’ncı yüzyılla başlayan Osmanlı ve Safavi İmparatorlukları arasındaki iki yüzyıllık çatışma, Anadolu ve İran ayrışmasına neden oldu. Ama bu sınırlar aslında hiçbir zaman iki tarafın iddia ettiği kadar keskin ve kesin olmadılar. Irak’tan Basra’ya bu geniş alandaki şehirler, hanlıklar, emirlikler, prenslikler, aşiretler ve tarikatlar, Osmanlıların ve Safavilerin ikili etki alanında kaldılar ya da bu iki imparatorluğu bir arada yaşayıp ikisini de idare ettiler
İran üzerine ya da birbirine dolanmış tarihler
1514 Çaldıran Savaşı ile başlayıp 1639 Kasr-ı Şirin/Zohap Antlaşması ile sonlanan Osmanlı-Safavi rekabeti o kadar önemli ki, bu çatışma iki imparatorluğun siyasal ve dinsel (mezhepsel) kimliğinin, birbirine zıt şekillenmesine neden oldu
CHP ve Türkiye’nin geleceği
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Erdoğanizm sonrası Türkiye’ye geçiş sürecine ve ülkenin yeniden kurulmasına liderlik etme iddiası varsa, bu yıkımdan sonra kurulacak şeyin adeta yeni bir ülke olduğunu idrak etmesi ve öyle davranması gerek. Bu ise eldeki ideolojik kalıp ve referanslardan sıyrılmayı, yeni bir kamu düzeni, bir toplumsal sözleşme ile yeni bir anayasa, temiz bir siyasal hayat, adil gelir dağılımını öncelleyen bir iktisadî yörünge ve çevre ile yeni bir ilişki üzerine kapsamlı bir program ortaya koymayı zorunlu kılıyor
Tarihin penceresinden CHP
Birçok gözlemcinin aksine önümüzdeki dönemde CHP’nin Türkiye’nin yeniden kurulması sürecinde en önemli kurumsal aktör olacağını düșünüyorum. CHP için bu tarih büyük bir yük olabildiği gibi, müstesna bir güç ve irade de sağlayabilir
15 Temmuz sonrası Türkiye’ye giriş
15 Temmuz sonunda oluşan yeni “kamu düzeni”nin kamusal yanı buharlaştı. Öngörülebilir ve nesnel şartlarda işleyebilen bir “düzen” olmaktan hızla uzaklaştı. Geldiğimiz nokta “her an her şeyin mümkün olduğu”, güvensizliğin ve belirsizliğin adeta kural haline geldiği, “sıvılaşmış”, devamlı yön ve şekil değiştiren ilişkiler ağına dönüşmüş şiddet dolu amorf bir “oyun”
15 Temmuz darbe girişimi ve modern Türkiye tarihi
15 Temmuz darbe girişimi modern Türkiye tarihinin en garip, anlaşılması zor olaylarından biridir. 15 Temmuz, merkez-çevre teorisinden bürokratik vesayet tezine, devlet-toplum ayrımının kodlarından dinin toplumsal-siyasal ve iktisadî hayattaki konumuna kadar birçok varsayımın çöpü boylaması gerektiğini bize gösterdi
1 Kasım seçimleri-15 Temmuz darbe girişimi arasında Türkiye
Hâlâ içinde yaşadığımız girdap durulacak mı yoksa fırtına bir kasırgaya mı dönüşecek, gelişmeler nereye evrilecek, bu yolculuk nasıl devam edecek, kestirmesi zor. Ancak Türkiye’nin içinde bulunduğu geniş coğrafyanın ve hatta topyekûn dünyanın içinden geçtiği fırtınanın yakın bir zamanda dineceğini ummak, sanırım iyimserlik değil olsa olsa saflık olur
Üçüncü kırılma: Çözüm sürecinin bitişi
Geçen yazıda 2013 mayısındaki Gezi olaylarının ve aynı yılın sonuna doğru patlayan 17-25 Aralık...
Okurlara not
Bu hafta yakın Türkiye tarihi hakkındaki yazılarıma ara verdim. Fırtınalı ve acılarla dolu 2015...